Bölümü 50nazli adlı okuyucuma sonunda ithaf ediyorum. Kendisi bizim okuldanmış. Tanıştık, çok sevdim, çok tatliş. Sevgilerimle...
"Alıştık." dedim omuzlarımı silkerek. "İmam osurursa cemaat sıçarmış sonuçta."
"Ee hadi, gitmiyor muyuz?" diye soran Serdar'a boş gözlerle baktım. Gram heyecansız bir şekilde askıdan ceketimi aldım ve yavaş adımlarla kapıda duran arabaya yöneldim.
Evet, artık heyecanlanmıyorum.
Ve evet, pişmiş tavuğun başına gelmeyen benim başıma geliyor.
"Efsun, daha bekleyecek misin? Hayır yani, elim ayağım titriyor da. Arkaya bin."
.................
"Bakın, ziyaret saatleri içerisinde değiliz Efsun Hanım. Dolayısıyla şu an kuzeninizle görüşemezsiniz." Yok artık. Benim kuzenimi nezarete atıyorsunuz ve ben onu göremiyorum. "Valla Efsun, adamlar haklı. Barış'a mantıklı çocuk dedik ama senin kanını bulunduruyor işte. Bir kadının evini gözetlemek nedir? Rezil olduk cümle aleme. Arkamızdan teneke çalacaklar." Biliyorum iç ses, biliyorum. Lütfen yüzüme vurmayın.
"Polis Bey, bakın, bir yanlış anlaşılma olduğuna eminiz. Arkadaşlarımızla görüşüp işin aslını öğrenmeliyiz." diye yakınan Merve'ye acıyan gözlerle baktım. Yazık kıza. Kendisinin hiç suçu yok ama burnu boktan çıkmıyor.
"Polis Bey, lütfen..."
"Ahh... Pekala." dedi polis. "Yalnızca beş dakika."
Ayaklanıp kapıya doğru ilerledi. Tam kapıyı açıp çıkacaktı ki, bam, telsizden ses gelmeye başladığını duyunca durakladı.
"Kırk dört- on üç... Kırk dört- on üç... Duyuyor musunuz?"
Polis hemen masaya yönelip telsizi eline aldı ve açma düğmesine basarak konuştu.
"Kırk dört- ön üç dinlemede."
"Sahil kıyısında baygın bir kadın bulundu. Üzerinden kimlik çıkmadı. Hırsızlık gibi duruyor. Buraya gelebilir misiniz?"
"Olay yerine yakınız, geliyoruz. Mesut' a sahip çıkın. Bir delilik yapmasın."
Merve, Serdar, Cenk ve ben göz göze geldik. Sahil kıyısı buraya kırk beş dakika uzaklıkta. Olay yerine katiyen yakın değiller. Ve Mesut... Güleceğim, gülemiyorum.
"Ben yola çıkıyorum hanımefendi. Alt kata inip benden izin aldığınızı söylerseniz oradan bir polis arkadaşımız sizi nezarete götürür."
Polis söylediği şeyden sonra hızla dışarı çıktı. Biz de el mahkum sallana sallana alt kata indik. Rastgele bir polis bulup derdimizi anlattık. Sağolsun, kendisi yardımcı olup nezaretin önüne kadar getirdi bizi. Kapıyı açar açmaz bir kenara müebbet mahkumu misali oturmuş Barış ve onun tam karşısında ayakta duran Savaş ikilisiyle göz göze geldik. Vah yavrularım...
"Efsun..." Söyle Barış'ım, söyle. Sen de söyle. Savun kendini.
"Annemlere söylemeyin. Valla rezil olurum." diye Barış'ın sözünü kesip ortaya atlayan Savaş'a dikkat kesildik. Pofuduk sarı saçları dağılmış yavrucağımın. Yazık olmuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Domates Suyu Sever Misin?
Literatura FemininaDİKKAT!!! Eğer elinde süt, kola, ayran, domates suyu tarzı içecekler varsa kitabı okumaman önemle rica olunur. Aksi takdirde güleceğim derken telefonununa yada bilgisayarına bu içecekleri püskürtürsen, sorumlusu kesinlikle kitap değildir! Pekala, iç...