BÖLÜM-28

5.9K 446 242
                                    

Duyduğum şey karşısında verdiğim ufak tepkiden sonra daha fazla ayakta duramayıp yatağa oturdum. Hey! Kim koydu bu tarağı buraya?! Kıçıma battı başlarım yapacağınız işe!

Gözlerimi sessizce camdan vuran, amele yanığı tehlike derecesi, ıslak elle prize dokunduğunuzda çarpma tehlikesi derecesine taş çıkaracak meşhur Antalya güneşinde umutsuzca gezdirdim. Derin bir nefes alıp oksijensiz yaşama mahkum bırakan aşırı nemi ciğerlerime çektim. Bir dakika, bir dakika... Oksijenimi kesen şey şehrin nemi değilmiş. Bok mu kokuyor lan?

"Bir şey demeyecek misin abla?" diyip havayı koklamama tepki gösterircesine gözlerime bakan Cenk'e yediği halta tepki gösterircesine bakarak karşılık verdim. Söylenecek çok şey var lakin söyleyecek gücümüz yok be kardeşim. Anlatabiliyor muyum?..

"Bir şey söyle lütfen kraliçem..." Ne diyeyim? 'Tebrikler, on sekiz yaşında baba oluyorsun' mu diyeyim? 'Bir kadın senden bir parça taşıyor, mutlu ol' mu diyeyim? Yoksa bana daha yakışır bir şekilde 'aferin, kızı çok güzel siktin' mi diyeyim?! Ne diyeyim?

"Sakin ol Efsun'um... Çalıştır saksıyı, sen bulursun bir çözüm." Kafa mı bıraktılar iç ses? Uğraştığım şeylere bak.

"Abla yalvarırım bir şe..."

"Eğer tek kelime daha edersen seni çıktığın deliğe geri sokarım havuç kafa."

Cenk sessizce kenara çekilince yatağa uzandım. Tavanı izleyerek bir şeyler düşünmeye çalıştım ama aklıma bir şey gelmiyor. Annemlere söylesem Cenk'i yamyamlara verip hamburger olmasını zevkle izlerler. Barış'a söylesem yamyamlık görevini bizzat kendisi üstlenir. Merve'ye anlatsam evire çevire döver Cenk'i, ama bir çözüm yolu bulamaz. Aras'a anlatsam... Bir dakika, evet. Aras'a anlatayım. Çöl devesi belki bir çözüm bulur.

"Bu olayı Aras'a anlatacağız."

"Biri beni mi çağırdı?" diyip içeri dalan çöl devesini o an ayakta alkışlamak istedim.

"Sana söylemem gereken bir şey var Aras abi."

"Merak etme Cenk." dedi sandalye çekip karşıma oturarak. "Ne olduğunu biliyorum. Ceren hamile öyle değil mi?"

"Sen nereden biliyorsun?" diye aniden tepki verdik ikimiz de. İlgilenmiyormuş gibi elini saçlarından geçirip sargısını düzeltti.

"Halinizden belli oluyor." dedi. Biz kendisine hayran hayran bakarken sırıttı ve ekledi. "Aslında sadece kapıyı dinledim."

Evet, yatakta oturur pozisyona geçip elime aldığım yastığı kafasına fırlattım. Pis pis sırıtıp göz kırptı.

"Ee, ne yapacağız abi?"

"Yapılacak şey çok basit. Bu haltı beraber yediniz. Kızın karşısına çıkacaksın, ne yapmanız gerektiğini konuşacaksınız. Ortak kararınıza göre ya bebeği aldıracaksınız yada evleneceksiniz. Başka çareniz maalesef yok."

"Ne demek evleneceksiniz?! Benim kariyerim var abi. Londra'ya döneceğim ben. Evlenemem!"

"Onu kalkmadan önce çüküne anlatacaktın kardeşim. Kız bebeği aldırmaya yanaşmazsa paşa paşa evleneceksin. O senin bebeğin. Kusura bakma."

Aras'ın nasıl bu derece ciddi ve mantıklı konuşabildiğine inanamayarak içinde bulunduğumuz duruma güldüm. Elim kırılsaydı da ayarlamasaydım bu kızı bizim gerizekalıya. Kıza yazık oldu.

"Kafayı yiyeceğim." dedim sinirden gülerek. "Beni bile şu aksiyonlarınızla dize getirdiniz ya gerçekten kafayı yiyeceğim."

Aras oturduğu sandalyeden kalktı, yanıma gelip elimi tuttu. "Kalk Merinos." dedi ciddi bir şekilde. "Seni bir yere götüreceğim."

Domates Suyu Sever Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin