Efsun'un ağzından...
"Evleneceğin adama ilişkimiz nereye gidiyor, bir isim vermeyecek miyiz, çok sıkıldım mı dedin yani?"
Merve gözlerini kapatıp derince iç çekti. "Evet Efsun." dedi oflayarak. "Daha kaç kez anlatacağım?"
"Hayır yani kanka, böyle bir ergenliği nasıl yaparsın onu anlamaya çalışıyorum."
Söylediğim sözden sonra kafama yediğim yastık saniyeler aldı. Merve masadaki mısırı alıp kenara geçti ve dünyaya 'Depresyondayım, unutuldum, aldatıldım. Sevgilimden ayrıldım, çok yalnızım..." şarkısına eşlik edercesine bakışlar yollayarak ağzına bir avuç mısırı tıktı.
Bir dakika, bir dakika...
Siz olayların bir çoğunu bilmiyorsunuz galiba. Nerede kalmıştık? Söyleyin oradan devam edelim.
Cenk'in Londra'ya gittiği malum günün sonunda pek bir şey olmadı aslında. Hüzünlüydük, kısa sürede herkes evlerine dağıldı. Kalanlar da odasına çekilip uykuya daldı. Aslına bakarsanız, Cenk'in gitmeyeceğine neredeyse emindim. Ceren'den hoşlanıyordu. Ortada bir çocuk vardı ve çocuk aldırılmış olsa bile o kadar yaşanılanı çabuk silemez diye düşünmüştüm. O gece on ikiye kadar uyumayıp bekledim, Cenk geri dönüp gelmedi. Aradan bir hafta geçti, ben hala bekliyorum ama Cenk hala gelmedi. Aslında her 'Cenk' diyişimde aniden kapı çalmalıydı ve kendisi içeri girmeliydi. İti an çomağı hazırla demezler mi sonuçta?
Bunun dışında kendimi biraz soyutladım sayılabilir. Üç gün önce Merve ve Serdar ayrılmışlar, ben yeni öğreniyorum. Güçten düşüyorum galiba arkadaşlar, bir mesir macunu mu yedirseniz.
"Şimdi ne olacak peki?"
"Ay ne olacak Efsun?! Bitti işte. Beni oyalıyorsun dedim, bitti dedim, bitmesin demedi!" Tamam da bana niye bağırıyorsun?
"Üzülme kanka be..."
"Beni yalnız bırak Efsun!!" diye yırtınan Merve'ye 'kankacığım burası benim evim' demek isterdim ama dayak yiyeceğimi bildiğim için yavaşça oradan uzaklaştım.
"Kapıyı kapat! Bir süre gelme!"
Kapıyı kapatıp dışarı çıktığımda Barış'la göz göze geldik. 'Neden yırtınıyor bu zilli?' bakışı attı, 'Sevgilisinden ayrılmış.' bakışıyla karşılık verdim. 'Hadii! Evlenmeyecekler miydi yav bunlar?' bakışı attı, 'Bilmem' bakışıyla karşılık verdim. 'Sen nereye gidiyorsun?' bakışı attım, 'Sanane?' bakışıyla karşılık verdi ve gömleğinin kol düğmelerini ilikleyerek dış kapıya yöneldi.
Evet, yalan söyledim. Tüm bunları bakışarak değil konuşarak hallettik. Sonuçta biz hayvan değiliz. En azından ben değilim. Değilim değil mi?
Mutfağa geçtim. O da ne? Işıl sultan... Hamur yoğuran annemin arkasından sinsi gülüşlerimle yaklaşıp yapmam gereken en iyi şeyi yaptım ve tabiki poposuna evi inletecek seste bir şaplak attım.
Şllaap!!!
"Ayy!! Yettin ama artık Efsun! Sokağa atacağım seni!!"
Ben kahkaha atmaktan gözümü açamazken annem çığlıklar içinde aniden peşimden koşmaya başladı. Bir çırpıda ayağından çıkardığı terlikle yere çıplak ayakla basa basa koşturdu.
"Gel buraya Efsun! Hakettin dayağı!"
Kahkahalar eşliğinde salona koştum. Annem peşimden salona geldiğinde hızlı bir hareketle salondan çıkıp arada koşturmaya başladım.
"Dur diyorum Efsun! Anneye karşı gelinmez!"
"Gelinir!"
"Gelinmez diyorum! Yolarım seni!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Domates Suyu Sever Misin?
ChickLitDİKKAT!!! Eğer elinde süt, kola, ayran, domates suyu tarzı içecekler varsa kitabı okumaman önemle rica olunur. Aksi takdirde güleceğim derken telefonununa yada bilgisayarına bu içecekleri püskürtürsen, sorumlusu kesinlikle kitap değildir! Pekala, iç...