Efsun'un ağzından...
"A-aras..."
"Hayır deme, lütfen Efsun." Burnunu çekti. Ben bu çocuğun bu kadar bitkin düştüğünü hatırlamıyorum.
"Aras, lütfen..."
"Ya Efsun..." dedi sanki son gücüyle. Başını önüne eğdi. Saçlarını okşadım.
"Kalk hadi Aras."
"Yapma..."
"Kalk hadi."
Kolunun temiz kısmıyla gözlerini sildi. Bana uzattığı yüzüğü sağ avucuna aldı. Yavaşça ayağa kalkıp karşımda dikildi. Bir süre gözlerime baktı.
"Red mi ediyorsun beni?" dedi. Dudakları titredi. Sonra içini çekip yutkundu. "Ben sanmıştım ki..."
"Aras lütfen, lütfen."
"Hiç mi sevmedin Efsun? Ben sevmiştim. Seninle mutluydum. Geceleri hep seni düşünüyordum. Sen hiç mi sevmedin? Ne bileyim, belki şimdiye kadar çok kişi sevdi seni. Ama ben gerçekten çok sevmiştim. Ben, ben..."
"Aras, uzatmasak, lütfen..."
Güçsüzce omuzlarını silkti. "Peki." dedi. "Siktir et. Aptalın tekiyim."
Sessiz kaldım. Gülümsedi. Elini yanağıma koydu, ufacık sevdi.
"Dikkat et olur mu?" dedi. Başımı onaylarcasına salladım. "Sen de et..." diye ekledim.
"Seni seviyorum." dedi fısıldayarak. "Hoşçakal Merinos."
...........................
İki hafta sonra...
Gözlerimi Antalya'nın ilk defa yorgun düşmüş güneşine açtım. Yeni güne merhaba demedim, içimden bir küfür savurup arkamı döndüm. Malum günden sonra kendimi odama kapattım. Evet, bugünü tarihe geçin. Galiba, büyük ihtimalle, sanırsam, Efsun Kaya yirmi yıllık ömründe ilk defa depresyona girdi.
Kapının arkasından "Kanka, kapıyı açmayacak mısın?" diyen Merve'ye de içimden küfredip "Kapı zaten açık salak!" diye bağırdım.
"Öhöm... Nereden bileyim kızım, filmlerde kilitli oluyor." diye söylene söylene içeri adımladı. Karşıma geçip dikildi.
"Kilo verdiğinin farkında mısın Efsun Kaya?" dedi elini beline koyup Güzin abla ayaklarına bürünerek. "Göbeğin yirmi yıl sonra ilk defa yok oldu."
"Evet, yana yatınca devrilmiyor, bak." dedim ve yana doğru döndüm. Kendini uçurumdan aşağı bırakan adrenalin sporcusuna benzer bir atlayışa rastlamadık.
"Sana sucuklu yumurta yaptım. Eşek sucuğu."
Kafamı yastığın altına soktuğumda sırıttığını tahmin ettiğim bir edayla ekledi. "Frambuazlı reçel de var."
Frambuaz denilince kanımın şöyle bir çekildiğini hissettim. Kanıma rengini veren frambuazdan tam bir haftadır tek bir kaşık bile yemiyorum.
"Yeter artık Efsun." dedi. Hızla gelip kolumdan tuttu ve kaldırmak için zorladı. "Aptal mısın sen? Madem depresyona gireceksin neden reddediyorsun çocuğu? "
"Gitmemeliydi hıyar."
"Ağlayarak yüzük uzattı, almadın. Hiç mi sevmedin dedi, cevap vermedin. Sonra gitti diye ona mı kızıyorsun?"
Yatakta doğrulup yün çoraplarımı şöyle bir çekiştirdim. Dudaklarımı ilk defa birinden para koparmak için değil de içimden geldiği için büzerek "Nereye gitti Aras? Neden yok?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Domates Suyu Sever Misin?
ChickLitDİKKAT!!! Eğer elinde süt, kola, ayran, domates suyu tarzı içecekler varsa kitabı okumaman önemle rica olunur. Aksi takdirde güleceğim derken telefonununa yada bilgisayarına bu içecekleri püskürtürsen, sorumlusu kesinlikle kitap değildir! Pekala, iç...