BİR HAFTA SONRA...
Gözlerimi kapatıp yere düşen gözyaşıma odaklandım. Uzun zaman sonra ilk defa hissetmiştim kalbimin üzerindeki sızıyı. Gülmek, eğlenmek kolaydı. Dünyanın sonu yokmuşcasına, bir komedi kitabının başrolüymüşcesine, dert tasa saymadan yaşamak kolaydı. Bir hafta öncesine kadar her şey kolaydı. Yalnızca bir hafta öncesi olsa bu kadar zor olur muydu acaba nefes almak? İnsan gerçekten kaybedince mi anlıyordu değeri? O zamana kadar neredeydi ki bu zavallı aklımız?
"Yapma be güzelim, yapma." deyip sarıldı Merve omzuma. Sessiz sessiz ağladığının farkındaydım, gözyaşları omzumu ıslatıyordu. Titreyen dudaklarımı birbirine bastırıp etraftan uzaklaşan kalabalığa göz gezdirdim. Yağmur başlamıştı. Yavaş yavaş yağarak birçoğumuzun gözyaşlarını kamufle ediyordu.
"Benim için yaptı..." dedim fısıldayarak. "Kendini benim önüme attı. Bana bir şey olmasın diye kendisi... Kendisi..."
Merve benden ayrılıp yanaklarımı elleri arasına aldı. Hafifçe gülümseyip simsiyah eşarbımın kenarını düzeltti. "Seviyordu..." dedi. "Sen de onun için aynısını yapardın."
Ellerini incitmeden yüzümden çekip önümdeki tümseğe doğru ufak ufak adımladım. Tümseğin tam ucunda dizlerimin üzerine çöküp yağmurdan rengi koyulaşmış toprakta elimi gezdirdim. Soğuktu. Onun aksine soğuktu. Boyunun uzunluğundan yüzüne yetişemediğim adam şimdi önümde yatıyordu. Vücudunun her yerine ulaşabilirdim. Aramızdaki toprak olmasa ulaşabilirdim.
"Benim için yaptı. Benim önüme attı kendini."
"Yapma kıvırcığım." dedi Barış. "Aras böyle bir çocuk işte. O hıyar insanları kurtarmadan edemez." Gülümseyerek söylediği sözler boğazında dizildi. "Yine yaptı yapacağını. Kuzenimi kurtardı. Ona çok borcum vardı, bir de can borcum eklendi." Kendini Savaş'ın omzuna bırakıp yüzünü kapattı. "Şimdi nasıl ödeyeceğim borcumu? Çekip gitti işte piç."
Bir anda yükselen hıçkırık sesleri ortamdan ürkmeme neden oldu. Barış haklıydı. Çekip gitti işte çöl devem. Kim bilebilirdi ki böyle bir şekilde olacağını. Koluna isabet eden kurşun yüzündeki hınzır gülüşleri soldurdu. Aramıza toprak koydu. Aldı onu benden. Aras onu tanıdığım günden beri ilk defa üzdü beni. Hayat böyle değil midir zaten? Her şeyin çözümü vardır, küslüklerin, dargınlıkların. İşte şimdi kapana kısıldım dediğiniz her an aslında bir çıkış yolu vardır. Ağlarız, kendimizi yapayalnız hissederiz ama o çıkış yolu elbet vardır her zaman. Ölüm hariç. Ne bir çıkış yolu var bu şeyin, ne de bir tesellisi. Hele de kalansan, arkada bırakılansan, elini kalbine götürüp alışmaktan başka bir çaresi var mıdır insanın?
"Aras seni seviyordu." diyen Savaş'a zorlukla gülümsedim.
Ben de...
Ben de onu seviyordum. Belli etmedim çoğu zaman ama seviyordum işte. Gülüşünü seviyordum. Her yerde karşıma çıkışını. Bana Merinos diyişini. Sinir edişini. Saçımı karıştırmasını. Varlığını seviyordum, yokluğu sırtıma, kalbime yük olmadan önce.
"Merinos!"
"Kalk tüküreceğim ağzına!"
"Hey!!" Ha...
"Efsun!" Kimin bu ses?
"Efsun kalk!"
"Efsun!"
"Kızım uyansana!"
Gözlerimi açıp yattığım yerde biraz kıpırdandım. Daha ne olduğunu bile anlamadan karşımda gördüğüm Aras aniden korkmama neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Domates Suyu Sever Misin?
ChickLitDİKKAT!!! Eğer elinde süt, kola, ayran, domates suyu tarzı içecekler varsa kitabı okumaman önemle rica olunur. Aksi takdirde güleceğim derken telefonununa yada bilgisayarına bu içecekleri püskürtürsen, sorumlusu kesinlikle kitap değildir! Pekala, iç...