3. Geçmişten Uzanan El

115 3 2
                                    

Hepinize tekrardan merhaba, bu bölümle birlikte biraz daha olayların oturacağını düşünüyorum. Pek hareketli değil fakat karakterlerin gelişiminde önemli bir bölüm. Umarım siz de seversiniz.

Sonraki bölümün büyük bir çoğunluğunu yazdım. Beğenilere göre Pazar günü yayınlayabilirim.

Hepinize iyi okumalar...

<•><•><•>

Yol bu sefer daha kısa sürmüştü sanki Tuğrul için, belki o gün yol gözünde bitmek bilmediğini için öyle gelmişti ona. Bina gün ışığında aydınlık duruyordu. Fakat gördüğü gibi midesi kaynadı. Tahammül edemiyordu bu yapıya. Arabadan inip çevresine baktı. Kamera olabilecek her bir noktayı taradı gözleriyle.

Karşıda bir internet kafe vardı. İçeride dışarıyı gösteren bir kamera bulunabilmesi muhtemeldi. Kafasına not etti bunu. Onun yanında bir kadın kuaförü vardı. Yıkık dökük bir hali vardı dükkanın. Pek umut verici görünmüyordu. Hotelin sağ köşesine dönen sokağa girdi. Burada da pek bir şey yoktu. Fakat sokağın biraz daha ilerisinde lüks bir apartman vardı. Oradaki kameradan hotelin bu kısmı görülebilirdi. Hotelin diğer kısmı daha cadde üstündeydi. Burada Mobese kamerası vardı.

Önce hotelin önünden başladı araştırmaya. Tahmin ettiği gibi kuaförden iş çıkmamıştı. İnternet kafedeki kameralara kalmıştı her şey. Kayıtları izlemek için kimliğini göstermesi yeterli olmuştu. İlk başta kılık kıyafetinden şaşırsalar da kimliği itiraz etmelerini engelliyordu. Görüntü açısı kötüydü. Hotelin tam girişine kadar almıyordu.

Sekiz buçuktan saat dokuzu yirmi geçeye kadar izlese de kayıtlarda şüpheli yoktu. Kadın dediği gibi sekiz elli beşte otelin köşesine gelmişti arabasıyla. Zıplaya zıplaya kaldırımda yürüyüp kayboldu açıdan. Sonra dokuzu iki geçe tekrar döndü arabaya. Yüzünü tam göremese de vücut dilinden öfkeli olduğu belli oluyordu.

Hırsla arabasının kapısını açtı. Eğilip içine baktı. Bulduğu şeyle tekrar arabadan çıktı. Telefonu olmalıydı. Kafasını kapının pervazına çarpınca yerinde zıpladı. Eli tam vurduğu yerde kaldı. Biraz bekledi öyle. Acısı geçmiş olacak ki başını geriye attı. Saçlarını da düzeltirken saat artık dokuzu yedi geçiyordu. Tekrar hotele yöneldi. İfadesiyle örtüşüyordu her şey.

Sıkıntıyla genç dükkan sahibine baktı. Görüntülerin kopyasını istedi. Kaşındaki hızmayla ve ağzındaki sakızla serseri bir tipti. Umursamazca kafa salladı. Görüntüleri hızlıca hazırlayıp verdi.

Oradan çıkıp apartmana ulaştı. Buradaki adam daha yaşlıydı. Ona şüpheli gözlerle baktı. Adamın şüphelerini dindirmekle uğraşmadı. Başı çatlıyordu zaten. Kayıt açıldı. Sekiz buçuktan itibaren izlemeye başladılar. Hotel buradan bayağı uzakta görünüyordu.  Yine de pes etmedi. Bu yoldan yürüme ihtimali cadde üzerinden yürümesinden daha makuldü. Yanılmadı da. Adam saat tam sekizi kırk altı geçe apartmanın önünden geçti. Adımları ağırdı. Ne bir acelesi vardı ne de bir tereddütü. Soğuk kanlıydı. Telefonundan okumuştu Evren'in ifadesini. Aynıydı her şey.

Üzerinde koyu renk bir yağmurluk vardı. Şapkası yüzünü örtüyordu. Buna ek başı da eğik yürüyordu adam. Görünmesi imkansızdı. Geçip gitti apartmanın önünden. Sonra hotelin arka kısmında kayboldu. Giriş kısmına hiç gitmemişti. Oradan bir geçiş olması gerekiyordu. Sonra kayıt ilerledi. İki köpek geçip gitti boş sokakta. Bir araba siteye girdi. Sonra adam tekrar göründü. Saat dokuzu yirmi geçiyordu artık. Adam yine aynı şekilde ilerliyordu. Sakin, kendinden emin. Sinirlerini bozdu adamın bu rahatlığı. Kardeşini öldürüp böyle rahat rahat gezmesine tahammül edemiyordu.

YARGI SARMALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin