Hepinize tekrardan merhabaa... Bölümü tamamladığım gibi size ulaştırıyorum. Umarım bu bölümü seversiniz.
Bu bölümde bu iki şarkıyla birlikte yazdım. Dinlemek isterseniz diye altta isimlerini vereceğim.
Reflections ~ The Neighbourhood
Tattoo ~ LoreenDaha fazla uzatmıyorum. Hepinize iyi okumalar :))
<•><•><•>
Mezarlıktan çıktığımızdan beri herkes sessizleşmişti. Sanki o zamana kadar zamanın durduğu bir yerdeydik de tekrar zamanın içinde kendi yerimizi bulmaya çalışıyorduk. Araba ilerledikçe hayattaki o küçük yerlerimizi bulduk. Fakat kalan boşluğu dolduramadık. Öylece kaldı tam yanımızda.
Caminin karşısında durduğumuzda dalgın bakışlarım öndeki Gökhan'a döndü. Gelmiştik. Arabamı park ettiğim yere yakın bir yerde durmuştu.
"Teşekkür ederim bıraktığınız için." Derken çantamı alıp koluma astım. "İyi günler, Evren Hanım." Başımı sallayıp kapıyı açtım. Tuğrul'un da benimle birlikte arabadan indiğini görünce şaşırsam da ses etmedim. O da buraya kadar arabayla gelmiş olmalıydı.
Aracıma doğru yürürken arkamdan geldiğini duyabiliyordum. Bir an bu tuhaf durumda ne yapacağımı bilemedim. Bir şeyler söylesem ne söyleyecektim? Sessiz kalıp arkamda olduğunu bilmiyormuşum gibi yapsam daha kötü değil miydi?
Dalgın bakışlarım çizmelerimden yükselip kaldırımın kenarına park ettiğim arabama yükselince şokla adımlarım yavaşladı. En sonunda yavaşlayan adımlarım durdu. Kafamdaki bütün sorular sessizliğe büründü. Artık sorgulayacakları yeni bir konu bulmuşlardı.
Arabamın önü yoktu!
Benim arabam olduğuna emin olmak için bakabileceğim plakamın büzüşmüş kaldırımın önüne düşmüş olduğunu gördüm. Okumak imkansızdı. Ne olup bittiğini anlamaya çalıştım. Buraya sapasağlam bırakmıştım arabamı ben. Gözlerim orta aynadan sarkan Ceyhun'un aldığı Fenerbahçe süsünde gezindi. Benim arabamdı bu.
Tam yan çaprazında lüks bir araç duruyordu. Onun da benim arabam kadar hasarı vardı. Yavaş yavaş oraya adımlamaya başlarken hala şaşkınlık içindeydim.
"Sikeyim yapacağın işi Kutay!" diye konuşan adam lüks aracın etrafında dönüp benim aracımın önünde durmuştu. "Duran arabaya çarpıyorsun. Gözün mü kör amına koyayım?" Kutay olduğunu düşündüğüm iri pek de uzun olmayan adam kısa kesilmiş saçlarında elini dolaştırırken yanına yürüdü.
"Tahmin edemedim ben bu kadar durmayacağını arabanın Önder." derken sıkıntıyla arabama vurdu ayağıyla. Sinirim iyice tepeme çıkmıştı bu hareketiyle. Serseri gibi havaları vardı zaten. Bakışlarım mafya özentisi giyimlerinde gezindi. İş çıkmıştı başıma! Adımlarım sinirimle yankılanmaya başladı sokakta. Bakışları bana kaydı. Kutay beni görmesiyle pis pis sırıtmaya başlamıştı. Bir de sapıklıkları eksikti!
"Arabama siz mi çarptınız?" dedim ters ters yanlarına ulaşınca. Önder olduğunu öğrendiğim adam bir bana bir de arabaya baktı.
"Sizin mi bu araç?"
"Evet benim aracım." Kutay iki adım atıp yanıma yaklaşınca geriledim. "Buraya mı park edilir araba?" dediğinde sıktığım çenemle ona bakıyordum.
"Duran araca çarpmışsınız! Bir de kabahatinizi kabul etmiyor, beni mi suçluyorsunuz siz?"diye sertçe konuştuğumda tekrar bir adım attı bana doğru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARGI SARMALI
ActionBazen kader insanları birbirlerine bağlar. Onlar bunu başta fark etmezler. Ufak ufak örer ağını. Geçmişleri, şimdileri ve gelecekleri birbirlerine sarılır. Dönerler birbirleri etrafında... Döndükçe dolanır, dolandıkça düğüm olur, düğüm oldukça da bi...