19.BÖLÜM

141 10 68
                                    

~BEKLENMEDİK YÜZLEŞME~

"Aklım fikrim sende, Senin gelişinde, Seni ne zaman göreceğimde, Seni nasıl göreceğimde, Beni görür görmez ne diyeceğinde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Aklım fikrim sende,
Senin gelişinde,
Seni ne zaman göreceğimde,
Seni nasıl göreceğimde,
Beni görür görmez ne diyeceğinde.."

-Nazım Hikmet Ran

☔🌠☔

Arkadaşlar satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Okuduğunuz sahneler de neler hissettiniz hepsini bilmek istiyorum.
İyi okumalar Kayan Kutup Yıldız'larım...
🌠🌠🌠

☔🌠☔

MİRA

Hayatın sürprizlerle dolu olduğunu söylerler. Ne zaman ne yaşanacağını bilemez bir hayat sürerdiniz. Ansızın gelen güzelliklerle ve ansızın gelen kötü durumlarla beraber her şekilde de sürprizdi ama değil mi? İşte benim hayatım da böyleydi. Ne zaman ne olacağı belli olmayan gelişine yaşadığım bir hayatı kendime yaşatıyordum. Küçük veya büyük mutluluklar bunlarla nasıl sevinçler elde ettiğimi düşünür ve daha fazlasını da istememek adına birazını da içime atardım. Yani mutluluğumu ne denli çok yaşarsam sanki o kadar çabuk elimden alınırmış gibi gelirdi hep. Bu yüzden her zaman ne hissedersem hissedeyim çok fazla yansıtamazdım. Gelişine yaşadığım bu hayatta duygularım ve mantığım iki ayrı terazi kefesinde fazla eşit sayılmasalar da ikisi de ağır geliyordu. En baskın geleni duygularım olmasına rağmen son zamanlarda onu alt eden mantığım olmuştu.

Tıpkı biraz önce arkadaşım olduğunu düşündüğüm kişiyle aramızın açılmasına neden olmam gibi. Duygularım şimdi mantığımı ezip geçerken üstelik tek ezdiği o da değildi. Beraberinde beni de eziyordu.

Güven...Özellikle yabancısı olduğunuz bir ülkedeyseniz en büyük probleminiz oluveriyordu. Hayatımın merkezi de aslına bakarsanız tam olarak da burada başlıyordu. Fazlasıyla güven sorunu yaşıyordum. Her söylenen sözün yapılan davranışın ardında bir art niyet arıyordum. Ama hiçbir şey boşuna durduk yere olmuyordu. Yavaş yavaş. Zaten insanlara güvenilmezdi. İnsanın tek dayanağı yine kendiydi. Kendisinden başka kimsesi yoktu.

Tüm düşüncelerimi hezeyana uğratan ve kollarıma yasladığım başımı kaldırmama neden olan çalan telefonumdu. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildiğimde önlüğümün cebinde çalan telefonuma baktım. Arayan kişi Hye Sun'du. Önce etrafıma bakındım. İlk defa onların dikkatlerinin dışındaydım. Üstelik kafe kalabalık olmamasına rağmen. Her neyse bu anı değerlendirmeliydim.

Cevapladığımda, "Mira? Nasılsın? Ne kadar kaldı çıkmana?" diye sorduğunda burnumu çektim. Derin bir nefesi aldığımda pürüzlü çıkan sesime aldırmadan konuştum.

"Yarım saat sonra mesaim bitiyor." Telefonun ardından gelen çamaşır makinesinin sesiyle lavaboda olduğunu anladım. Sesi de yankılanıyordu. Aynı soruyu direttiğinde aslında bilerek cevaplamamıştım.

𝐌𝐎𝐎𝐍𝐂𝐇İ𝐋𝐃 𝐊.𝐍𝐀𝐌𝐉𝐎𝐎𝐍Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin