12.BÖLÜM: ÖLÜMLE TANIŞAN ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU

356 3 11
                                    

"Alem sen nasıl dilersen öyle döner."

Şeyh Galip

🎵🎶: Crowded Room, Selena Gomez

Dakikalar aceleleri varmış gibi yanımızdan akıp gittiler.

Şimdi yapboz tamamen tamamlanmıştı. Mike da hissettiğim ama adını koyamadığım o belli belirsiz endişenin sebebi buydu: aynı suçluluk duygusunu ikinci kez tatmak istemiyordu, bir kez daha biri onun yüzünden ölsün istemiyordu.

Şimdi bu yaptıklarına anlam verebiliyordum. Peşime koruma takması ya da okuluma gelmesi hiç garip gelmiyordu artık.

Bir miktar zaman sonra ortamdaki bu tedirginliği azaltabilmek için Lucas'ın omzuna yavaş bir yumruk attım. "Şanlısın ki benim gibi bir arkadaşın var, seni koruyacağım." dediğimde ikimizde bu gergin ortamdan sıyrılarak gülmeye çalıştık. Korku bana fazla bulaşamadan uçup gitsin istiyordum. Bu benim mücadele etme biçimimdi.

Mike ise gergin bir biçimde dilini yanağının içinde gezdirerek bizi izliyordu. "Çocuk oyuncağı değil bu Masal," Gözlerini kısmıştı. "Bu ciddi bir mesele, bence daha önce resmimizi de çeken oydu."

Yeni tanıştığımız zamanlar sokakta kaldığım o gün ve bana kapüşonunu giydirdiği o anı hatırlayınca gülümsemem yavaşça söndü. Mike önceden fark edip yüzümü gizlemiş, izimizi kaybetmek için sokakları alt etmiştik. Belki o kızdı. Belki de restorandaki kızıl kadını öldüren o adamlardı. Belki başka biri. Derin bir nefes aldım.

"Yani hepimiz dikkatli olacağız demek oluyor bu." Kaşlarını kaldırarak görünmez bir, 'anladın mı?' ifadesiyle bana baktığında onu onaylayarak başımı salladım. Ben zaten tedbirsizce davranacağımı söylememiştim sadece aradaki bu gergin ortamı ortadan kaldırmak istiyordum.

"Evet Masal, işe benimle ya da korumanla gidersin. Onun dışında da fazla dışarı çıkma olur mu? İhtiyacın olursa beni ara, birlikte gideriz."

Yeniyetme bir genç kız gibi hayranlıkla baktım Lucas'a. "Kayıp olan abim olabilir misin? Ya da kardeşim? Ya da ya da dur, gökten düşmüş bir Melek?" Küçük bir çocuk gibi her söylediğimle yüzüne daha da yaklaşıyordum. Gülerek burnumu sıktı. Hafif kahkahasını duymak beni rahatlatmıştı. Gergin ortamlardan nefret ederdim. Hiç mi değil, kendi kendime gülerek deli damgası bile yiyebilirdim ama o ortam sessiz ve soğuk olmamalıydı.

Mike'ın homurdandığını duyunca ona döndüm. Gözleri yine kısılmıştı. O sırada kapı çaldı. Lucas kapıyı açar açmaz gürültüler içeri taşmış ve Mario geldiğini belli etmişti. "Sorma Lu, kimse benim bu vahşi cazibeme karşı koyamıyor biliyorsun." Diye gülerken salona girmişlerdi bile.

"N'aber millet! Toplantı var dediniz geldik!" Yüzündeki gülümseme beni görünce hızla soldu. Ağzındaki lolipopu çıkarmıştı. "Bu da buradaymış..."

Gözlerimi devirdim. Gelip yanıma oturdu. Kulağıma usulca fısıldarken Mike bizi izliyordu. "Olanları unutmadım yer cücesi, intikamım acı olacak. Bekle sen."

Yüzünü hızla ittim. Yanağımı orta parmağımla kaşır gibi yapınca bu kez de o gözlerini devirdi sonra lolipopunu geri ağzına soktu. Sorduğumda yirmi sekiz yaşında olduğunu söylemişti.

Evet, yirmi sekiz.

"Saat epey geç oldu ama kahve yapmamı ister misiniz?" Lucas'a döndüm. "Uzun süre barista olarak çalıştım bence hayır demeyin." Fotoğrafçılık eğitimi alana kadar birçok kafede çalışmıştım.

Lucas bir maçtaymış gibi uludu. Ağzından melodi gibi birkaç İspanyolca sözcük dökülürken Mike'a bakıyordu. "Asla hayır demem Masal Hanım, bir Americano alabilir miyim sizden?"

MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin