"Dünya boyutundaki bir sinir sistemi, insanlığın tüm hücrelerini birbirine bağlar. Bir odanın içinde tek başına duran bir insan, tüm evrene kendi durumunu, sorumluluk düzeyini ve niyetini duyurabilir."
|Tanrılar Okulu, Stefano Elio D'Anna.
🎵🎶: This Love, Taylor Swift
Gereksiz ve fazla cesarete sahip olduğumu düşünmüştüm hep. İnsanların iki, üç kez düşünerek harekete geçtikleri şeyleri, benim anında yapıyor olmam çokta doğru hissettirmemeye başlamıştı bir süre sonra. Belki de normal olan buydu; kendin söz konusu olduğunda birkaç kez de değil, defalarca düşünmeliydin. Ama o zaman anlamı kalır mıydı anın, heyecanın, yaşanacakların. Hayat o kadar süre düşünebilmek için uzun değildi ki. Sadece yaşamak lazımdı.
Kendimi düşünseydim, kaçmalıydım. Mike burada, o adamlarla kalmalıydı. Normal olan buydu. O adamların yapabileceklerine dair sınırları yoktu. Kaçmalıydım. Ama o zaman nasıl aynaya bakacaktım?
Bir yol her zaman bulunurdu. Mavi Göz, beni yukarı çıkarırken bunu tekrarlıyordum, bir yol her zaman bulunurdu.
Korktuğumu belli etmemek için çenemi dikleştirmiş, beni sürüklemesine izin veriyordum. Tutuşu belime kaydığında onu hınçla ittim ama beni durdurdu. "Şşt, sakin ol. Senin için geldim." Dedi alayla. Bu beklemediğim bir hamleydi, bu yüzden ifademi kontrol edemedim. Korkuyla gözlerim açıldı. Korkumdan hoşlandığını biliyordum. Bunu bozmadı. Sanki her şey normalmiş gibi bir sakinlikle davranıyor, yavaşça beni yukarı çıkarıyordu.
Salona girdiğimizde berbat bir görüntüyle karşı karşıyaydım. Her yer dağılmıştı, yaşanılan boğuşmanın izi vardı üstlerinde. Mike elleri sıkıca bağlanıp tavandaki avizenin kancasına asılmıştı. Birlikte astığımız süs eşyası halen orada duruyordu.
Korkuyla inledim. Sadece üzerimi değiştirmeye gitmiştim. Geleceğin saniyeler içinde nasıl bu hale geldiğini anlayamıyordum. Üstü yırtılmıştı ve yüzü, koyu kırmızı kandan ötürü neredeyse tanınmıyordu.
"Mike!" diye boğuk bir çığlık attım. Kalbim delicesine göğüs kafesime vuruyordu. Acı ve adrenalin nefesimi kesmişti. Onu bu halde görmemeliydim. Bu olmamalıydı.
Mavi Göz "Sakin ol, bebeğim." Dedi kulağımın dibinde sesli bir şekilde konuşurken. Sanki fısıldıyormuş gibi davranıyordu ama aleni söylüyordu. "Bu kadar neden uğraştırdın ki?" Güldü. Mike'ın küfürleri ve bağırışlarıyla kulağım uğulduyordu. "Ama tahmin etmeliydim. İşte bak tamda bu yüzden ilgimi çekiyorsun." Halen eli belimdeydi. "Neredeyse bizi haklayacaktın."
Beni Mike'ın karşısındaki koltuğa doğru sürükledi. Gözlerine bakmak istemiyordum. O kadar sinirliydi ki bakışları boğazımdaki acıyı körüklüyordu. Bir an olsun yerinde durmuyor, ipleri koparmaya çalışıyordu fakat bu yanındaki adamların ona vurmasına neden oluyordu.
"Kaçmaya çalışmayacaksan bırakıyorum." Sakin bir biçimde başımı salladım. Koltuğa oturdu ve beni yavaşça bıraktı. Hızla hareket edip ondan en uzak köşeye oturdum.
"Masal, iyi misin?" Mike zor çıkan sesiyle konuştuğunda ona baktım. "Sana bir şey yaptı mı?" Onların doğru düzgün İngilizce bilmemelerine şükrediyordum.
"İyiyim. Ben, iyiyim..." Boğazım yanıyordu, bir an sesim kısıldı ve konuşamadım. "Ama sen-"
"Şşt." Beni susturdu. Görüntüsü canımı yakıyordu. Her iki kaşı da patlamıştı, burnu deli gibi kanıyordu. Yüzünde morarmaya meyleden bir sürü kısım vardı. Vücudundan bahsetmiyordum bile. Gömleği, kanıyla ıslanmıştı; artık beyaz değil, kırmızıydı. "Sorun değil, sen sadece onlardan uzak dur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASAL
Roman pour AdolescentsMasal, hayranı olduğu Süperstarla aynı şirkette çalışma fırsatını yakalarken bir ceset bulur. Zehirli bir elmayla bir kadın öldürülmüştür. Kanıtlar ise hayranı olduğu Süperstarı göstermektedir.