13.BÖLÜM: DENİZ KIZI

315 3 12
                                    

"Kendi hayatımı yazıyorum."

|Ahmet Hamdi Tanpınar.

🎵🎶: People Watching, Conan Gray🪐

Bu an yine ölümle tanıştığım andı.

Ölüm, hayatın asıl gerçeğiydi ancak onunla tanışana kadar benim için bir kavramdan ibaretti. Şimdi ise onunla böyle görkemli bir şekilde tanışmak beni şaşırmıştı.

Hemen ayak ucumda oturmuş, beni izliyordu. Benim için gelmişti.

Mike saf korkunun nüksettiği siyah gözleriyle bana bakıyordu. Yavaşça yere doğru kayan bedenimi güçlü kollarıyla sıkıca kavradı. Şimdi onun kucağındaydım.

Oysa ölüm, hemen ayak ucumda oturmuş, beni izliyordu. Benim için gelmişti.

"Masal!" Sesinin titrediğini ilk kez duyuyordum. Bu daha da korkmama neden oldu. Çünkü Mike'ı hiçbir güç, hiçbir durum bu hale getirmezdi. Onun titrediğini daha önce hiç görmemiştim. Demek ki durum ciddi, diye düşündü zihnim. Galiba ölüyorsun.

"Batı'ya doğru gitti, peşinden git!" Mike'ın kükreyişi benim için değildi bu kez. Bana doğru döndüğünde ifadesi yeniden korkmama neden oldu. Yüzüne yayılan acı hoşuma gitmemişti.

"Nefes al, geçecek. İyisin!" Ama gözleri aynılarını söylemiyordu ve canım yanıyordu. Sıcak kan, sıkıca bastırdığım parmaklarımın arasından ona atfedilen görevi yerine getirerek hızla akmaya devam ediyordu.

Sadece ona bakıyordum. "Korkuyorum." diye fısıldadım aklıma dün gece bana ne kadar korkusuz olduğumu söyleyişi gelirken. Bu anının onu da yokladığını hissettim ve yüzündeki acı görmek istemeyeceğim kadar güçlü bir şekle büründü. O benim için endişelenir miydi? Bugüne kadar sanmazdım. O benim için korkar mıydı? Korkuyordu. Bu anda, benim için korkuyordu.

Çünkü o da biliyordu; ölüm, hemen ayak ucumda oturmuş, beni izliyordu. Benim için gelmişti.

Tanıdığım bir sesin bana doğru yaklaştığını hissettim. Bu az önce beni arkadaşından kıskandığı için ormana bırakıp kaçmak isteyen o hırçın adama aitti. Oydu ama bu kez sesinde az önceki duygulardan hiçbiri yaşamıyordu. Hâkim olan tek bir duygu vardı ve o da korkuydu. Korku, bu anda hepimizin üzerindeki tek karar verici güçtü. "Kaçtı Mike!"

"Onu hastaneye götürmemiz lazım, çabuk!" dedi Lucas.

Mike'ın öfkeyle bağırdığını duydum. Neler dediğini anlayamıyordum, İspanyolca kelimeler dudaklarından süzülüyordu. Zihnimse hala acıda ve anın şokunda oyalanıyordu.

Mike beni kucağına alıp arabaya doğru götürdü. Kısa süre sonra arabanın arka koltuğunda onunlaydım. Gövdesine yaslanmış, sol pazısının altında duruyordum. Sağ elini ellerimin üzerine sertçe bastırmıştı, benim güçsüzleşen ellerimin yerine o tampon uyguluyordu.

"Nasıl! Nasıl, Nasıl!" diye hiddetle haykırdı Mike. Lucas'a kızdığını duyabiliyordum.

"Para çekecekti ve şirketten gelen telefon aramasını cevaplıyordum. Senin bağırışınla gördüm her şeyi. Bir anda oldu." Lucas o kadar güçlükle konuşuyordu ki, hissettiği suçluluk duygusunu bulanık zihnime rağmen görebiliyordum.

"Ya sen?"

Mario kısık bir sesle mırıldandı. "Mike ben gerçekten özür dilerim, her şey aniden oldu." Cümlenin ona ait olduğunu onaylayabilmek için gözlerimle onu bulmaya çalıştım. Başını ellerinin arasına almış bana bakıyordu. Benim için gözlerine yerleşen korku oradaydı. Bazen Mike'ı yoğun ve ciddi duygularla düşünebilir, ona bunları yakıştırabilirdim ama Mario için bunu yapamazdım. Onda asla hakimiyet kuramayacağını sandığım o duygular, bugün Mario'yla birlikteydi.

MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin