EVET ARKADAŞLAR HER ŞEYİ ÖĞRENECEĞİNİZ BÖLÜME HAZIR MISINIZ? BU ARADA BU BÖLÜME ALDANMAYIN NEŞELİ BÖLÜMLERDE YAKINDA...
''Ufuk?'' dediğimde sorgu dolu gözleri bana çevrildi. İçimdeki tüm fırtınalara rağmen derin nefes aldım.
''Sana söylemem gereken bir şey var.''
***
Damla donup kalmıştı o an. Nasıl söyleyecekti? Başına gelen onca şeyi nasıl anlatacaktı? Tüm korkularının sebebi o gece nasıl söyleyecekti? Söyleyemezdi ki. Yapamazdı. Ufuk'u böyle büyük tehlikeye nasıl atardı. En iyisi saklamaktı. Hiç olmamış gibi davranmaktı.
Ufuk merakla baktı gecenin çöktüğü derin gözlere. Hadi dedi kalbinden. Hadi sıkıntını bana söyle. Ama duymak istediği sözleri duyamadı.
''Şey diyecektim. Şey dolaşalım mı? Hı?''
Ufuk masum gözlere baktı. İçine çöken deri acıyı hissetti ama bir şey söyleyemedi. Hazır olmasını bekleyecekti. Başka yapacağı yoktu zaten. Şimdilik yanında olmak ona yetiyordu.
DAMLA
Nasıl yapacaktım? Allah'ım yardım et bana. Ne olur Allah'ım yardım et. Yine söyleyemedim. Yapamadım korktum. Titreyen ellerimi arkama sakladım. O geceyi hatırlamak fazlasıyla yetiyordu bana. Bedenim korkunun şiddetinden gerilmişti yeterince. Derin nefes alıp mutfağa ilerledim. Bir bardak suyu içerken o gecenin bir kısmını anımsadım.
***
***
Hatırladığım anıyla bardağı elimden düşürdüm. Fayansa düşen bardak büyük bir sesle bin bir parçaya ayrılmıştı. Ben korkuyla deli gibi titreyerek yere çöktüğümde bedenime sımsıkı sarılmıştım. Gözyaşlarım yanağımı yakıyordu.
UFUK
Duyduğum sesle koşarak mutfağa gittim. Damla'nın halini gördüğümde aklım durdu o an. Korkuyla titriyordu. Bedenine sımsıkı sarılmış yere çökmüştü. Öyle dağılmıştı ki ne yapacağımı şaşırmıştım.
''Damla? Ne oldu?'' dediğimde hiçbir şey söyleyemedi. Hıçkırarak ağlıyordu sadece. Hemen yanına gidip bende yere çöktüm. Yüzünü ellerim arasına alıp ''Hayatım ne oldu? Damla! Canım...'' diyebildim. Ama beni duymuyordu sanki. Sanki koca bir hiçliğe düşmüştü. Sımsıkı sarıldım. Başını göğsüme bastırdım. Damla sakinleşinceye kadar öylece kaldık. Neyi olduğunu keşke bilseydim. Keşke anlatsaydı bana. Ama anlatmıyordu. Söyleyemiyordu.
''Hayatım neyin var anlat bana.'' Dedim. Sakinleşip gözlerini bana çevirdi. Buğulu bakıyordu. Öyle saftı ki.
''Keşke hiç buraya gelmeseydim. Keşke seni bırakmasaydım. Bilseydim böyle olacağını. Eğer bilseydim seni terk edişimin cezasının çok acımasız olacağını asla gitmezdim. Ufuk ben...''
Yeniden hıçkırığa boğulduğunda artık öfkeleniyordum. Neyi vardı? Anlatsaydı ya.
''Damla bana anlat her şeyi. Hadi aşkım.'' Dediğimde gözlerime baktı. Öyle uzun baktı ki boğuldum içinde. Kayboldum...
Böyle güzel gözler nasıl olabilirdi ki? Böylesine anlamlı nasıl bakarlardı? Galiba bu gözlere bir tek aşkım sahipti.
''Ben seni hiç hak etmiyorum. Ben eskisi gibi değilim Ufuk. Kendini savunan, masum, saf kız değilim ben. Bence daha başlamadan bitirmeliyiz. Beni unutmalısın.''
Neler söylüyordu yine? Ne saçmalıyordu? Öfkeyle ayağa kalktım. Elimi saçlarımın arasından geçirirken tüm öfkemi kusmak istedim.
''Ne saçmalıyorsun? Çocuk oyuncağımı Damla? Bir gel bir git diyorsun. Sen ne yapmaya çalışıyorsun?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA
Roman d'amourTESADÜF ADLI HİKAYEM DEKİ UFUK VE DAMLA'NIN MACERA DOLU AŞK HİKAYELERİ. UMARIM ÇOK BEĞENİRSİNİZ. ***** Bazı anlar vardır hayatında. Sözlerin boğazında güğüm olduğu, seni nefessiz bırakan anlar. O an durur düşünürsün. Kalbime esen ne? Rüzgâr mı? Ufak...