11.Bölüm

515 51 7
                                    

BÖLÜM ŞARKIMIZ TOYGAR IŞIKLI- SONUNDA...

MEDİADAKİ - UFUK VE DAMLA

''Beni unuttun mu? '' dediğimde şimdiye kadar sormak istediğim tek soru buydu. Damla gözlerinden acılı bir ifade geçirip '' Gitmem gerek. Çok üzgünüm'' deyip kolunu ellerimden çekti. Yerinde rüzgâr eserken burnumda lavanta kokusu yer buldu. Boş kalan elim bacağıma çarparken içim bir kez daha kan ağlamıştı. Ben yine geride kalan olmuştum.

****

Damla ardını dönmüştü. Ufuk ise yalnızlığın vuslatına rehindi. Artık onun için gülümsemek yoktu. Elleri havada ruhu kayıplardaydı. Damla üç yıl önce giderken almıştı onun yaralı ruhunu. Şimdiyse Ufuk anlamıştı ki ruhunu Damla çoktan kaybetmişti. Artık ne o bulabilirdi ne de Damla. Üç yıl önce saçma bir resimle ayrılmıştı yolları. Suç kimdeydi kimseler bilemiyordu. Damla da haklıydı, Ufuk'ta...

Üç yıl önce Damla'nın nemli gözleri geriye çok bakmıştı. Giderken durdurulmak, durdurulamasa da yolcu edilmek istemişti. Ama olmamıştı. Damla yalnızlığına çoktan adımlamıştı. Neşeli ruhu kaybolurken hayatını karartacak düşmanı çoktan bulmuştu.

Şimdiyse bu hataların acısını çekiyordu. Artık Ufuk ona çok uzaktı. Sandığından çok fazlaydı bu uzaklık. Bir adım atsa sevdiği adam yanacaktı. Sanki Damla ateşti, Ufuk ise yemyeşil bir çınar. Aşk  belki de hiç bir zaman bu kadar imkansız olmamıştı. 

DAMLA

Hastaneye geldiğimde bitkin adımlarım günahımın sonucunaydı. Puslu camın ardında yatan Kaya'ya bir kez daha yalvardım. Beni duysun istedim. Ama duymadı...

''Kaya, ben geldim. Ben geldim kardeşim...''

Duymuyordu ki. Gözlerini açıp bana yine ''Ağlama cadı...'' diyemiyordu. Nasıl desindi ki? Ben öldürmüştüm onu. Ben yakmıştım. Ben...

O günü hatırladım bir kez daha...

****

''Kaya çabuk hadi sınava geç kalacağız...'' bu sözlerimden sonra koşmaya başladım. Kaya ardım daydı. Yağmur döküştürürken elimdeki şeffaf şemsiyeye daha sıkı tutundum. Yolun ortasına geçtiğimde korna sesi ile başımı sağa döndüm. Korktuğum yüzü gördüğümde her şeyi idrak etmeme zaman kalmamıştı. Sırtımdan yolun diğer yanına itilirken korkunç ses kulağımı doldurdu. Hızla ardıma döndüğümde arabanın üzerinden yere yuvarlanan Kaya'yı gördüm. Gözlerim korkuyla dolarken arabadan bana sırıtarak bakan korkunç yüze baktım. Orta ve işaret parmağını birleştirip bana asker selamı verdikten sonra arabayı hızla geriye sürüp bizden uzaklaştı.

''Kaya!'' diye bağırmamla tüm insanlar etrafımıza doluşmuştu.

****

''Benim suçlu. Benim...'' diye mırıldandı Damla. Titreyen elini soğuk cama dokundurduğunda akmaya çoktan hazırdı incileri. Zaman keşke geri alınsa diye geçirdi kalbinden. Ama mümkün değildi. Bu saatten sonra zaman asla geri akmazdı. Ne giden durdurulabilirdi ne de Damla'nın yaşadığı korkunç kâbuslar yok olabilirdi.

Ufuk Damla'yı çok mutlu sanıyordu. Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Damla çok değişmişti. Belki de hayat onu değiştirmişti. Belki de o gece değiştirmişti. Her şeyin gün yüzüne çıkmasına yakın bir zamandaydı fırtınaya karışan yürekler. Birbirlerini yakıp yıktıkları gibi etraflarındakiler de yakılıp, yıkılacaktı.

UFUK

Arabama bindiğimde adresim evimdi. Çaresizce yalnızlığa adımladığım da hala aklım nemli gözlerindeydi. Pişmanlık vardı sanki. Belki de umut bekleyen aklımın bana oyunuydu tüm bunlar. Yeniden düşünmemek için bilgisayarımı alıp projemi bitirmeye çalıştım. Burada da küçük bir şirket açmaya niyetlenmiştim. Bir hafta sonra her şey sorunsuz ilerlerse bu güzel şehre de bir katkım olacaktı. Gecenin karanlığı yeryüzüne çökerken bahçeye çıktım. Elimdeki kahveyi yudumlarken içime garip bir his salındı. Sanki buradaydı. Sanki beni izliyordu. Hızla etrafa bakındım ve yanılmadığımı anladım. Şaşkınlıkla Damla'ya bakarken koşarak bana gelmesi gülümsememe neden oldu. Boynuma sımsıkı sarılan kollarla hayat buldum o an.

FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin