9.Bölüm

529 48 23
                                        

ARKADAŞLAR ŞİMDİ ASIL HİKAYEMİZ BAŞLIYOR. BU BÖLÜMLER BİRAZ HÜZÜNLÜ DİYE BAKMAYIN KOMEDİNİN BOL OLDUĞU BÖLÜMLERDE VAR :)

MEDİADAKİ- Damla ve Ufuk <3



****

Şimdi nasıl inanırdım ona? Öyle yabancı gözlerine nasıl benim deyip sığınırdı yorgun yüreğim. İnanamazdım. Güvenemezdim ona. Bir kez daha ihanetin kirli oyunlarına gelemezdim. Ufuk şaşkınlıkla ''İnanmıyor musun? Güvenmiyorsun? Ben burada seni çok seviyorum diyorum, sen bana saçma diyorsun. Beni çok yanılttın Damla. İnandığım, güvendiğim sen beni çok yanılttın.'' Dediğinde kalbim kederle doldu. Ondan birkaç adım uzaklaştığımda çoktan gözlerimde yaş birikmişti. İnadına direndim onlara.

''Evet, çok saçma...''

''Ne saçma Damla? Ya seviyorum seni seviyorum! Of Damla of!''

Öyle bağırmıştı ki o resimleri ve o kadını görmesem kesin ona inanmıştım. Ama şimdi çok boştu. Başımı iki yana sallayıp ''İnanmıyorum...'' diye mırıldandım. Ardımı ona dönüp oradan uzaklaşırken akıttım gözyaşlarımı.  Başta birkaç adım atarken artık koşuyordum. Koştukça da kayboluyordum...

UFUK

Kalbim hızla atarken öfkeyle baktım ardından. Gözlerim dolu dolu baktım piknik sepetine. Reddedilmiştim. Benimle dalga geçmişti. Alay etmişti. Bunu kabullenmek çok zordu. Bu kadar çok severken bunu hazmetmek çok zordu. Mindere çöktüğümde acıyla baktım uzaklara.  Ve her baktığımda bana nefretle bakan siyah gözleri gördüm. Ve her seferinde o gözlerde öldüm.

DAMLA

Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada, yıldızlar üzerinde yaşıyorduk. Sanki hep gökyüzünde kalacakmış gibi. Sanki asla kırılmayacak, üzülmeyecekmiş gibi. Ama oluyordu işte. Kırılıyorduk, düşüyorduk, üzülüyorduk. Çareler kayıplara karıştığı yalan dünyada, her an daha da üzülüyorduk. İçim acıyordu. Kalbime kıymıklar batıyor, ruhum yaralanıyordu. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi, bundan sonra nasıl yaşayacağımı bilemez bir haldeydim. Her gün her saniye Ufuk'u görmeye dayanamazdım. Buna gücüm yoktu. Kararımı vermiştim.  Buralardan gidecektim. Tıpkı Ayşe gibi... Kalbime aşkımı saklayıp uzaklarda hayat bulacaktım.

Kararımı vermemin üstünden çok zaman geçmeden soluğu okulda aldım. Henüz başlamamıştım ama tanıdığım bir hocamın sayesinde kaydımı başka bir okula aldıracaktım. Çok zor deseler de isteğim sonunda olmuştu. Ben artık Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Mimarlık fakültesinde peyzaj mimarlığı öğrencisiydim. Aynı gün kimseye haber vermeden tüm eşyamı topladım. Aileme haber verdim. İlk otobüse biletimi aldığımda bir an ardıma baktım. Belki Ufuk'u görürüm sandım. Ama görememiştim. Artık Ufuk yoktu. Artık sadece ben vardım. Sadece ben ve yeni hayatım.

UFUK

Şirkete geldiğimde gözlerim onu aradı. Ama yoktu. Sanki bir anda kaybolmuştu. Gizemlerin içinde pusu kurup kalbime saldırıyorlardı. Ruhum inciniyor, kendimi bir işe yaramaz hissediyordum. Sanki beni acıtan her şey kalbimin yorgun damarlarını ele geçirip tıkamıştı. Titreyen ellerimle telefonumu elime aldım. Kendime engel olamadan o numarayı tuşladım. Kulağıma götürdüğüm telefondan onu duymak istedi yaralı yüreğim. Ama olmadı. Kalbimi söken telefonun telesekreter sesi ile hızla telefonu kapatıp masaya bıraktım. Ayağa kalktığımda sanki bacaklarımdan can çekilmiş gibiydi. Öyle güçsüzdüm işte. Güçlükle dev camın önüne geçip kalabalık caddeye baktım. Sabahın ilk saatlerinde koşturan insanlar vardı. Hızlı kullanılan araçlar vardı. Sanki şehrin tüm gürültüsüne karışmış gibiydiler. Ama o yoktu. Fare dediğim, kalbimi benden alan kız, yoktu...

FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin