Bana bunu nasıl yaparsın? Nasıl? Kalbim tamamen kaybolurken, izim yeryüzünden silinmişti. Kalbim acıdan kıvranırken, gözlerime büyük öfkeler yurt kurdu. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
****
UFUK
Kalbim kırılmıştı. Kaya ile sevgili dememe rağmen asla inanmayan kalbim, gerçeklerle yüzleşince bin bir parçaya ayrılmıştı. Ne söyleyeceğimi bilemez halde kaldım öylece. Yanlış gördüğüme inandırmak istedim kendimi ama olmadı. O çocuk sevdiğim kadını öpüyordu. Ardımı dönüp umutsuzca yürüdüm geldiğim yolu. Kalbim acıyordu. Öyle ki içime çektiğim oksijen beni tıkamıştı. Bir ağaca sağ elimi yerleştirip destek almak zorunda kaldığımda, düşüncelerimi toparlamaya çalıştım. Ama olmadı. Mavi gözlerimden damlalar yanağıma akarken, içimde koca nefretler yer buldu.
"Ben ne yaptım sana?'' diye mırıldandım. Öyle zordu ki bu yaşadıklarım nefes alamıyordum. Güçlükle ağaca sırtımı yaslayıp yere çöktüm. Sanki kalbimde bir kirpi vardı. Derin nefes almaya çalıştığımda, iğnelerini kalbime batırıyordu. Oluk oluk kalbimi kanatıyordu. Çaresizdim. Ne yapacağımı bilmiyor ve içimde saniyeden saniyeye büyüyen nefrete engel olamıyordum. Damla'nın canını acıtmak istedim. Onu yıkmak, kırmak, ağlatmak istedim. Hem de onu üzdükçe, daha çok üzüleceğimi bile bile...
DAMLA
Sanki ölüyordum.
Dünya etrafımda dönerken, hıçkırarak ağladım. Yaşadığım kötü geçmiş beni tamamen ele geçirmişti. Her saniyesini tekrar yaşıyor gibiydim. Kendimi tamamen kaybettiğimde, sırtım sert bir şekilde ağaca yaslandı. Kollarımı biri sıkıyordu ama ben onu fark edemeyecek kadar kendimi kaybetmiştim. İsmimi çok uzaklardan duyduğumda hala kendimde değildim. Nefes alamıyordum. Tamamen tıkanmıştım. Yere çöktüğümü hissettim. Yüzümde sıcacık eller yer bulduğunda, beni kendime getirmek istercesine yüksek bir sesle "Damla!'' diye bağırdı. Buğulu görüntümde gördüğüm yüz, içimi ısıttı.
"Ufuk?'' diye mırıldandım çaresizce. Başım dönerken sadece mavişimin adını sayıklamıştım. Onun güzel yüzüne dokunup, kendimi dudaklarında ki büyüye bıraktım.
"Damla?''
Ayrıldığımızda sımsıkı kapadığım gözlerimi açtım. Dünya başıma yıkılırken bana şaşkınlıkla bakan Kaya'da kaldı bakışlarım. Ben? Hayır olmaz... Yapmadım değil mi? Yapmadın deyin! Lütfen...
Allah kahretsin!
"Ka... Kaya?'' diye sorguladığımda, o şaşkın gözlerini başka tarafa çevirdi.
"Ben... Damla?'' diye mırıldandığında ne söyleyeceğimi bilemedim. Titreyen ellerimle dudaklarımı öfkeyle silmeye çalıştım.
"Ben ne yaptım?'' diye kendime kızarken, Kaya'nın sözlerini duymadan ayaklandım. Bir saniye bile onun yanında kalamayıp koşmaya başladım. Utancımdan yerin dibine girmiştim. Nasıl böyle bir şey yapmıştım? O benim kardeşim. Ama isteyerek yapmadım ki, ben onu Ufuk sanmıştım. Böyle bir şeyi nasıl yaptım? Nasıl?
Gözyaşlarımda boğulurken, o çok sevdiğim adamı gördüm. Bir ağacın altına çökmüş ve ağlıyordu. Gözyaşları kalbimi yaralarken, yavaşça ona adım attım. Sonra az önceki şey aklıma geldi. Utandım, kendime kızdım. Durdum bir anda ve yaklaşamadım. Ufuk artık bana çok uzaktı. Ben onu hak etmiyordum. Ben onun sevgisine layık değildim ki. Ben kirliydim. Yıkandıkça temizlenemeyen, bütün kirlerin içine sindiği, işe yaramaz biriydim. Arkama dönüp sessizce ondan uzaklaşmak istedim. Ama yine başaramadım. Yanlışlıkla bastığımda dal parçasının sesi beni ele vermişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA
RomanceTESADÜF ADLI HİKAYEM DEKİ UFUK VE DAMLA'NIN MACERA DOLU AŞK HİKAYELERİ. UMARIM ÇOK BEĞENİRSİNİZ. ***** Bazı anlar vardır hayatında. Sözlerin boğazında güğüm olduğu, seni nefessiz bırakan anlar. O an durur düşünürsün. Kalbime esen ne? Rüzgâr mı? Ufak...