1. Bölüm - Aradığını Bulabildin Mi?

2.4K 27 3
                                    




"Bu kadar abartılacak bir restoran mı, gerçekten? Nasıl olabilir, aklım almıyor... Selin, bence yukarıda yemeliyiz çünkü ben bu sırayı yol yorgunluğunun üstüne bekleyemem... Baksana, daha açılmamış bile..."

Ellerini havada ileri geri sallayan, bu gece için özenle süslenmiş en yakın arkadaşımı buradan gitmeye ikna etmenin hiçbir yolu olmadığını adım gibi bilsem bile ben de şansını zorlamayı seven biriydim. Son ısrarımı da göz hareketiyle bertaraf ettiğinde, önümüzdeki belki elli belki altmış kişilik sıranın en sonunculuğu arkamızda beliren adama devrettik. Genç görünüyordu, öyle normal giyinmişti ki tek dikkatimi çeken noktası, kollarındaki irili ufaklı dövmeler olmuştu. Ona neden neredeyse elli kişilik bir sırada sırf yemek yeme isteğiyle durduğunu sormadan geçemeyecektim. Normalde yabancılarla bu kadar rahat iletişime geçebilen biri değildim ama şu an içinde olduğum durumu anlamak için bu soruyu biri daha benim için cevaplamalı gibi hissediyordum çünkü Selin'in açıklamaları bana tek başına yeterli gelmiyordu. Yıldızlı bir restoran ve yeni tutkusu gastronomiyi gerekçe göstererek bu muhabbetin içinden sıyrılıyordu... Dümdüz lafa girmemek için büyük bir iç çekerek dikkatini üstüme almaya çalıştım, sorularıma hedef seçtiğim adamın. O ise hiç oralı olmadan, dümdüz bir şekilde kalabalığı inceliyordu. Selin'in bir yabancıyla laflama niyetimi anlamasına ve beni engellemesine mahal vermeden ikinci iç çekişim sırasında bedenimi hafifçe geriye sendeleyerek adama yaslandım. Bunu sanki yanlışlıkla yapmışım gibi dönüp kolunu tuttuğum adamın rolüme inanması için topuklarımın üzerinde biraz daha sendeledim. "Ah, kusura bakmayın lütfen. Saatlerdir sırada beklemekten... Dengem şaştı resmen! Siz buraya daha önce geldiniz mi, acaba?" Niyet ettiğim muhabbeti başlatarak onun da acaba Selin gibi bir zorlayıcı güç tarafından sırada tutulup tutulmadığını anlamaya çalıştım. Lakin bakışlarını bana çevirerek sahte bir gülüşle beni ödüllendiren bu adam, kesinlikle rol yaptığımı anlamıştı.

"Hayır, ilk denemem olacak. Siz de... Daha önce hiç gelmemiş gibi görünüyorsunuz." Kolundaki elime kayan gözlerini takip ettiğimde utanarak parmaklarımı gevşeterek elimi bu yabancıdan çektim. "Tekrardan kusura bakmayın, evet gelmedim. Normalde gelmezdim ama yakın arkadaşım zorlayınca..." Yabancı bir adamla onu konuşmaya çekerek başlattığım diyaloğa şahit olan Selin, kafasını telefonundan kaldıramayacak kadar utanmış olacak ki kısık bir iç çekti sadece benim duyabileceğim şekilde. Neden yargılıyordu ki şimdi beni? Aç midemle onun için upuzun bir restoran sırasını beklemem yetmiyor muydu? Hem tek yaptığı önünde sırada dikildiğimiz mekanın menüsünde gezinerek siparişini önden hazırlamaya çalışmaktı. Alt tabanları hazır olan yemek tabaklarının üstüne koyulacakları menüden müşterinin kendisinin seçip birleştirdiği yemekleri servis ediyorlardı. Ve iddia ettiklerine göre birleşimler hiçbir koşulda kötü olmuyordu. Bunu, normal bilgi düzeyindeki insanlar değil, Michelin müfettişleri söylemiş ve buranın iki Michelin yıldızlı (1.) bir restoran olmasında karar kılmışlardı. Peki ben bunları nereden mi biliyordum? Tabi ki de yanı başımdaki Selin'den biliyordum. Şu aralar hoşlandığı genç adamın gastronomi mezunu olmasından mı kaynaklıdır bilinmez, son zamanlarda yeni bir tutku geliştirmişti kendisine. Ya da sadece onu etkilemek için bunları yapıyordu, hangisi olduğunu anlamak imkansızdı... "Sizce beklediğimize değecek mi?" Selin'den umut yoktu, bir yabancıya isyan etmekten başka çarem kalmamıştı. Daha yüzünü bile doğru düzgün göremediğim bir adamla konuşmaya çalışmak tam da benim yapabileceğim bir şeydi... Annemin bu sahneyi görseydi, politikacılardan farkım olmadığını söylerdi diye düşünmeden edemedim. Herkes ile her an konuşabilmek kalıtsal bir özellikti, babamdan bana kalan. Ama şu an benim yerime Hakim Soysal konuşmayı yönlendiren kişi olsaydı, karşısındaki kişinin yüzüne odaklanır ve göz temasını o kesmeden kesmezdi diye düşünmeden edemedim. Ben ise, bir noktada saygısızlık yapıyordum iletişimde olduğum kişiye. Ayrıca babam zamanında bu sırasında beklediğimiz lokantayı, sahibi olduğu otelin altına açmalarına önayak olmuştu, annemin dediğine göre. Onca sene ilgilenmediğim işletmemizin içinde bir ödüllü restoran olduğu gerçeğini yeni öğrendiğim için kendime kızgındım, ilgisizliğimin sonuçları cahiliyete evirilmişti adeta. Bütün bunları düşününce Selin'i telefonuyla baş başa bırakarak sorumun cevabını beklediğim adama döndürdüm bedenimi. İlk görünümün verdiği izlenim, Michelin yıldızlı bir restoranda yemek yemeyi bekleyen bir adam gibi görünmediğini düşündürmüştü bana. Yine de tanımadan yargılamak olmazdı, ona bakılırsa ben de lüks bir restorandansa gece kulübüne gidiyor gibi görünüyordum. Kendime kızdım istemeden, neden parıltılı bir elbise ve topuklu terlikler yerine daha normal giyinememiştim. Diğer bir yandan da karşımdaki adamın kot pantolon ve beyaz tişörtle en az benim kadar yersiz göründüğünü görünce rahatlamıştım. İkimiz de buraya uygun görünmüyorduk, bu görüntü bile Selin'in kafasını karıştırıp onu sıradan çıkartmama yetmez miydi? Soluma bir bakış attığımda Selin'in telefonunun notlar uygulamasına hararetli şekilde cümleler yazdığını fark ettim. Kendimi kandırmayacaktım, onu bu sıradan çıkartmak imkansız ötesiydi... Ben de vakit öldürmeye karar verdim ve kot pantolonluyla konuşmaya çevirdim bütün dikkatimi.

NAR AĞACI (Nar Serisi Birinci Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin