4. Bölüm - Rutinlere Sadık

205 12 3
                                    

"Deva, kapatsana şu salak alarmı! Uyanamıyorsan da ara haber ver adama!"

"Ne? Ne adamı Selin?"

"Doruk'a söz verdin!" Kafama sert bir kol çarpmasıyla kendimi ayağa fırlamış halde buldum, bu Selin'in eli de amma ağırdı... Doğru ya, rüya sandığım o akşam, dün akşamdı! Ve ben dün, resmen bir dizinin sezon finalinden farksız bir gece yaşamıştım. Üstüne üstlük telefonumdan kontrol ettiğim kadarıyla on beş dakika içinde lobide olacağıma dair dün tanıştığım o yabancıya söz vermiştim. Yüzüme çarptığım soğuk su bile yüzümün şişine iyi gelmemişti, uzun bakımlar yapamayacağımı bildiğimden hızlı bir diş fırçalama ve güneş kremi rutinini hayata geçirdikten sonra valizimin önünde dikilmeye başladım. Telefonumun analog saati, ortalama dokuz dakikam olduğunu bana haber veriyordu ama ben daha ne giyeceğimi bile bilmiyordum. Acaba nasıl bir rutini vardı? Alışveriş ve spor temalı olacağını düşündüğüm rutine en uygun olacak giysilerin bir tayt ve tişört olacağına emindim. Üstüme hızlıca geçirdiğim giysilerin uyumlu ve ütülü olmasına ekstra önem verme nedenim, o genç adamı beğenmemdi ama gerçekten gerekli miydi? İşte ondan asla emin olamıyordum. Belki de aynı şekilde dikkatini çekmiyordum, boşuna kürek çekmeye gerek var mıydı? Aynadaki yansımam bana, hiçbir şeyden emin olamayacağımı ve gözlem yapmadan yargı yapmamam gerektiğini söyledi. Onu ve onun akılcı yorumlarını ciddiye aldım ve tam iki dakika kala asansöre bindim. Kafamdaki güneş gözlüğümü günün devamında kullanmam gerekir diye şimdiden yanıma almıştım. Milas'ta baharın ortaları bile öğlenleri yakıcı bir sıcakla kavrulurdu, çok eskiden hatırladığım kadarıyla. Tedbirli olmaktan zarar gelmezdi... Tedbir demişken, acaba soğuk olması ihtimaline yönelik bir kapüşonlu da alsa mıydım? Bu kararımı hayata geçirmek isterdim ama karşımda gördüğüm, elleri cebinde beni bekleyen adamla göz göze gelmem ile bütün ihtiyaçlar aklımdan uçup gitmişti. Dün gördüğüm günlük halinden de spor giyinmişti, eşofman altı ve koyu lacivert bir kapüşonlusu vardı. Elinde tuttuğu bir üstü daha vardı, acaba o kadar mı soğuk oluyordu Nisan'ın ortasında bu Milas? Gülümseyerek günaydın demek üzere ona yaklaştığımda bana uzattığı eli severek sıktım, selamlaşacağımızı düşünmezdim, dedim kendi kendime. "Günaydın, Deva, şaşırttın beni... Beni bekletirsin diye telefonuma oyun bile indirmiştim..." Gülüşünün arasında yaptığı espriye gülmek üzereydim ki beni şaşırtan bir hareketle elindeki giysiyi bana uzattığında soran bakışlarımı ona odakladım. Elindeki üstü ondan almam için tekrar salladığında, açıklamasını bekledim. "Yanında getirmemişsindir diye düşündüm, tatil beldesi diye düşünsek de baharda umulmadık bir şekilde serin oluyor... Rahatça giyebilirsin, yeni yıkandı."

Yeni yıkanıp yıkanmaması zerre umurumda değildi ama bunu bile düşünüp detay vermesi, kalbimde varlığını unuttuğum noktaları canlandırmıştı. Bu tam olarak neydi? Önem vermekten öte bir histi içimde büyüyen, filizlenen duygu. Ne olduğunu çözmekle uğraşmak istemiyordum çünkü eğer buna odaklanırsam Doruk'u ve onun hareketlerini inceleme fırsatını kaçırırdım. Her şeyi kafama kodlayıp akşamında Selin ile inceleyecektim, en akıllıcası bu olacaktı. Bana uzattığı, bizzat kendisinin olan gri üstü giydiğimde, lise dönemlerinde sevgilisinin kapüşonlusunu alan kız çocuğu gibi hissetmiştim. Mutluluğumun tarifi yoktu, anlık ve katıksız bir enerjiydi içimde canlanan. "Teşekkür ederim, sen böyle şeyler yaptıkça insanın büyük şehir hayatını sorgulayası geliyor..." Aslında daha hiçbir şey yapmamıştı ama düşüncelilik benim için artı bir puandı, bunu bilmesini istemiştim. Birlikte dışarıya adım attığımızda yüzüme vuran sabah serinliği, aynı Doruk'un dediği gibi soğuk bir duştan bile daha şok edici hissettirmişti. Bıyık altından gülüşü konuşurken bütün yüzünü kapladı. "İyi ki getirmişim... Bakalım bugün şehir hayatını ne kadar sorgulatabileceğim sana? Skor tut, tamam mı?" Bu rutin inceleme sürecini bir eğlenceye dönüştürmeye çalışıyor gibiydi ama zaten halihazırda bir eğlencenin içindeydim ben, tabii onun haberi yoktu. Onu kafamla onayladığımda yürüdüğümüz sokağın ana caddeye yönlendiğini fark edip sordum ilk sorumu. "Birinci ve ikinci sorumu taktim ediyorum, hep böyle erken mi kalkarsın ve ilk durağımız neresi?"

NAR AĞACI (Nar Serisi Birinci Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin