3. Bölüm - Yanlış Anlaşılmalar

253 17 0
                                    

"Bu ne demek oluyor?"

"Asıl 'şef' ne demek oluyor?"

Karşılıklı sorularımızı sunduğumuz sırada, Baybars Şef'in havluyu havada sallayarak dikkatimizi çekmeye çalıştığını fark edince bakışlarımı ona döndürdüm. O ise, şef dediği Doruk'a yönelik konuşuyor gibiydi. "Bence... Ofiste konuşabilirsiniz çünkü burası hiç uygun bir yer değil, Şef." Son kelimeyi, o seslenmeyi o kadar sessiz söylemişti ki dudaklarını okuyarak ne demek istediğini anlamıştım. Saklanan bir sır mı vardı ortada? Gerilmeden edemedim, damadığımdaki eşsiz tadın mimarının saklanması mı gerekiyordu? Ayrıca, bu restoranın şefiyse neden sıraya girip yemek yiyordu ki? Casusluk mu yapıyordu? Amacı neydi bu adamın? Ben düşüncelerimde boğulurken bir el uzandı önüme doğru, beni sandalyeden indirmek ve yönlendirmek üzere uzatıldığı belli olan bu hareketi takip etmekten başka çarem yoktu çünkü eğer bu restoranın şefi gerçekten o ise, yanlışlıkla büyük bombayı patlatmıştım... Tedbirsiz yapılan her hareket yıkım getirirdi ve Doruk Şef'in elinden elime yayılan gerginlik bunu doğrular nitelikteydi. Elimi bırakmasını bekledim ama restoranın arka tarafına doğru açılan kapıdan çıkıp ofis dedikleri ama ekstra bir mutfak olan yere ulaşana kadar bırakmadı. Gözleri gözlerimi bulduğunda, masada söylediğimi uydurduğumu hatta büyükten oynadığımı sanıyordu ama maalesef ki gerçekleri söylüyordum. Ama onun bundan, benim kim olduğumdan, buraya gelme amacımdan... Hiçbir şeyden haberi yoktu.

"Dinliyorum Deva Hanım, o dediğiniz ile neyi kastettiniz acaba?"

Neden bir anda Deva değil de Hanım olmuştum? Kaşlarım çatıldı ama tepki vermeden önce gözlerimle süzdüm hızlıca onu. Kollarını metal tezgaha dayamış şekilde beni, konuşmamı bekliyordu ve neredeyse görebildiğim bütün kasları gerilmişti. Yutkunarak başladım, komik olacağımı bilsem de samimiyete devam etmek istiyordum. "Hanım demesek... Hala alışamadım, üzgünüm." Gözlerini yumarak konuşmama devam etmem için onayladı beni. "Ayrıca, tanışırken birbirimize şeffaf olmak zorunda olmadığımız için seni suçlayamam ama bu restoranın şefi olduğuna inanamıyorum. Bir bağlantın olduğunu hissetmiştim ama belki de baban belki de bir akraban sahibidir, sen de benim gibi sahipleniyorsundur sanmıştım..." Gözleriyle tekrar devam etmemi talep ettiğinde, konuşmasını istediğim için sınırlarımı zorlarken buldum kendimi. "Söylesene, adın gerçekten Doruk mu yoksa o da mı sahte bir ad?"

"Deva, şef olduğum doğru ama derdimiz bu değil, sen Nar hakkında 'taşınması gerek' derken neyi kastediyordun?" Parmaklarıyla konuştuğu, el hareketleriyle bana ve konuşmaya yön verdiği için hipnoz olmuştum ama soruma cevap vermediğini fark edince ekledim. "Adın şef mi yoksa Doruk mu?"

Bir iç çekiş, uzun bir soluklanma. Ellerini üstlerini uzun bıraktığı saçlarından geçirirken tane tane konuştu benimle. "Adım soyadımı mı istiyorsun? Ben Doruk Aslan, memnun oldum, daha doğrusu memnun olmak istiyorum o yüzden neden öyle bir cümle kurduğunu söyleyecek misin, Deva?"

Neden öyle demiştim ki? Dikkatimi toplayamıyordum, bu restoranın şefi olduğu gerçekten doğruydu. Ellerine gitti bakışlarım, uzun parmaklarıyla yediğim yemeğin içindeki sosları yaptığını hayal etmeye başladım ister istemez. Şef önlüğüyle nasıl görünürdü acaba? Dövmelerini kapatan bir önlük olacaktı ama çekiciliğinden pek bir şey götürmezdi, diye düşünüyordum. Ne diyordum ben?

"Rica ediyorum, artık restoran ile ilgili bildiklerini söyleyebilir misin? Bir şeylerden şüphelenmeye başlıyorum..."

Şüpheden mi bahsetmeye başlamıştı? Bir şey sakladığım yoktu ki benim? Demek ki şüphelenmesi gereken konular vardı, restoran ile alakalı. Eğer öyle bir şey olsaydı babam bize önceden haber vermez miydi? Öleceğini bilemezdi tabii ki ama iki otelinden birinin bünyesinde bulunan restoranın akıbeti ile ilgili bilgi verirdi. Hakim Soysal işletmelerinin geleceğini sağlam kazığa bağlamadan bu dünyayı terk etmezdi, benim tanıdığım babam böyle yapmazdı. Kafamı sağ sol yönünde sallarken konuşmaya başladım, sonunda. "Öncelikle, üzgünüm, sen ve ekibinle düzgün bir zamanda tanışmalıydım ama arkadaşım Selin, yabancı gibi davranmalı ve deneyimi kusursuz yaşamamız gerektiğini düşündüğü için... Ayrıca ben senin bu restoranın şefi olduğunu nereden bileyim? Buraya en son altı yaşında gelmiştim, ben geldiğimde burası yıldızı bırak, var mıydı onu bile hatırlamıyorum..."

NAR AĞACI (Nar Serisi Birinci Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin