8. Bölüm - Daha İyi

117 10 1
                                    

"...Beni affedebilecek misin?"

Gözleri gözlerimi bulduğunda kafamla onayladım özrünü ve onu affettiğimi belli ederek duygularımı süzgeçten geçirmeden baktım ona. Doruk'a uzunca bakmak, bir güne sığdırdığım onlarca his ve yine bir o kadar çok anının içinde yüzmeye çalışıp boğulduğumu fark ettirmişti bana. Bugün ile alakalı aynı hisleri besleyip beslemediğini bakışlarından okuyamasam da bu hislerin ona geçtiğini gayet net görebiliyordum. Beni okuması için elimden geleni yapıyordum, gözlerimi bile kırpmıyordum. Sonunda benimle konuşan o olmuştu. "Burçlara pek inanmam ama... Senin burcun neydi, Deva?"

Bir anda böyle bir detayı merak etmesine şaşırmıştım ama sorgulamadan cevapladım onu. "Yengeç burcuyum, 18 Temmuz... Neden?"

Dudakları kısık bir gülüş ile aralandı. "Hiç... Sadece duygusallığının analizini yapmaya çalışıyordum." Fayans duvara tekrar yaslandı ve tahminlerine devam etti. "Ayrıca... Annene daha bağlısın, anladığım kadarıyla." Tahmin etmesi zor değildi, iki seçenekten doğru olanı tutturduğunu belli edercesine onayladım onu hafif bir baş hareketiyle. Konuyu dağıtmak, sinirlenmesini şahsi algılamamak işime gelmişti, amaçsızca sohbet etmek daha iyiydi Doruk'la. "Öyleyim, beni annem büyüttü. Babam Origin'i büyütmekle uğraşırken..." Bütün bu vasiyet zorlamasının babamın başının altından çıktığını hatırlayınca ister istemez önüme düştü bakışlarım, onun üzerinden çektim gözlerimi. Bunu görmüş olacak ki, hafifçe bana yanaştı. Ben, ne olduğunu anlamadan iki elini de omuzlarıma yerleştirip bedenlerimizi birbirine yaklaştırdığında şaşkınlığım yüzümden okunuyor olmalıydı. Kafamı kaldırıp ona bakmak istesem de topukluyla bile hala çenesine yaklaşabildiğimi fark ettim o yüzden gözlerimizi birleştirmek için çenemi biraz yükseltmem gerekti. Ceketimin üstünden bile ellerinin sıcaklığını, parmaklarının kıvraklığını hissedebilmem normal miydi yoksa ben ekstra dikkatimi verdiğim için mi bu hissi doruklarda yaşıyordum? Doruk ile ilgili hiçbir şeyi çözemiyordum, karışık sinyallerden öte artık sinyal algılama sistemimi bozmuştu, daha bu iki günde. Önceden, kontrolü elden bırakmadan yaşadığım ikili ilişkilerimle kıyaslamak büyük hata olurdu o yüzden Doruk'u akışına bırakacak, kendimi durdurmayacaktım. İki günlük bir davaydı aramızdaki, gelip geçici olma ihtimali çok yüksekti. Belki de ortaya ciddi bir ilişki bile çıkmayacaktı ama denemek istiyordu içimdeki hevesli genç kadın. Karşımdaki adamı her hücresiyle tanımak istiyordu.

Aramızda bir kol mesafesinden daha az mesafe bırakmıştı, bir süre sonra konuşmak yerine nefeslerimizi dinlemeye başlamıştık ki, ses düzeyini iyice düşürüp konuşmaya başladı. İlk defa bir erkeğin, böyle puslu bir sesle konuştuğunu duymuştum o yüzden etkilenmeden edemedim. "Planımız şöyle, sen otelin yaza güçlü bir şekilde hazırlanmasını sağlayacak, ileri düzey pazarlama alanındaki doktora eğitiminin hakkını verecek ve ciroyu Hakim Soysal'ın hedeflediğinden bile yüksekte bir şekilde kapatacaksın. Kapatacağız..." Omuzlarımdaki parmaklarıyla yavaş yavaş daireler çiziyor, beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Bilmiyordu ki bu hareketinin insanı sakinleştirmeyle uzaktan yakından bir alakası yoktu... "Nar'ın yıldızlarını koruma kısmı ise bana ait, arada sırada gelip bizi teftiş etmen koşuluyla tabii..." O becerikli parmaklarının hissine kendimi kaptırmak istemiyordum ama hem güzel vaatler hem de minik uğraşmalarla... Bir yol çiziyordu bize, bir harita veriyordu elime, sesli bir şekilde otelin ve restoranın geleceğini kurguluyordu. "Senin İstanbullu vizyonun ve benim Milaslı rutinlerimle, bence vasiyetnamenin hedeflerini ikiye bile katlayabiliriz." Planladığı şeyleri dinlerken acaba bunları bana bağırdıktan sonra mı yoksa öncesindeki yaptığım konuşma sırasında mı düşündü diye anlamaya çalışıyordum ama bana hiç renk vermiyordu. Aniden parlaması ile buraya gelmesinin arasında geçen vaktin kısalığını düşününce, eğer konuşmam esnasında etkilenip bana rol yapmadıysa, sinirinin yatışması için birinin onunla konuştuğuna hatta yanıma yönlendirdiğine emin oldum. Planlarını durmaksızın paylaşırken böldüm onu ve puslu sesini bir anda. "Sana burada olduğumu kim söyledi?"

NAR AĞACI (Nar Serisi Birinci Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin