"Buraya sürekli gelir misin?" Merakıma yenilerek o kilit soruyu sordum.
"Bu soru... Tek mi gelirsin tarzına evirilecek gibi hissettim, doğru mudur?"
Doğru hissetmişti ve evet, imayı da doğru anlamıştı, gerçekten zeki biriydi Doruk. Onu zeki bulduğumu başka bir zaman söylemeyi not ettim aklımın bir köşesine. Ama şu an düşündüklerim başkaydı. Bu büyülü yere, Bafa Gölü'nün kıyısına başka kadınları getirmiş miydi? Asıl derdim buydu... Arzu'yu getirme ihtimali yüksekti. Belki de birlikte keşfetmişlerdi burayı, kim bilir? Merak ile hayranlık arasında kalan duyguların içinde Doruk'un elinden tutarak ilerlemeye devam ettim, o beni nereye götürüyorsa. Tarihi bir yer olduğu, belki de Roma döneminden kalma olabileceğini düşündüğüm yapıların arasında yürüttü bizi bir süre. Sonunda, belki de gölün en güzel köşesinde durdurdu beni. Belimi kavrayan güzel bir kucakla bedenlerimizin altını birbirine yaklaştırırken yüzlerimizi de birbirine döndürdük, ister istemez. "Öncelikle... Başka kadınları getirdim, dürüst olmak gerekirse." Yüzümü asacak gibi oldum ama burnuma temas eden burnuyla tepkimi kendime tuttum. "Ben buralıyım, Deva, unuttun mu? Ama şimdi seninle paylaşacağım hikâyeyi... Hiçbir kadına anlatmadım."
Belimdeki eli öyle güzel bir ayarda tutuyordu ki beni, teması ne çok sıkıyordu ne de hafif hissettiriyordu insana. Tam ayarındaydı, mükemmeldi. O da öyleydi, beni yönlendirerek getirdiği bu güzel manzaranın ucuna doğru duran kayalığa oturmamı işaret ederken bir yandan da beni belimden tutuyordu. "Önce güvenlik..." Oturduğumda o da yanıma geldi ve topuklularımı işaret ederek oturdu yanıma. "Bu topuklularla antik kente geldiğine inanamıyorum... Neyse ki ben seni tutarım, korkma."
"Topuklularıma laf edeceğine, değiştirmemi söyleseydin keşke, akıllım..." Laf etmem tamamen rol icabıydı çünkü onun beni tutması, olası tehlikelerden koruması işime gelirdi. Onun bana temas etmesinin sonucu her zaman güzel olurdu. Güneşin en tepeden yavaş yavaş kaydığı saatlerdeydik, saat taş çatlasın ikiydi, akşam yemeğine kadar burada durabilirdim... Öyle güzel bir manzaraydı ki, gölün ve devamında gölün yansımasına çarpan antik kentin titreyen silueti izlemek... Bu esnada havadaki sıcak esinti bile rahatsız etmiyordu insanı... Dizlerini kendine çekip kollarıyla onlara yaslanınca, kocaman bir iç çekmesini hiç beklemiyordum. O yüzden elim gayriihtiyari olarak onun sırtına gitti ve neden yaptığımı bilmediğim şekilde sıvazladım kibarca. Giysilerinin üstünden dokununca bile sıcaklığını tenimde hissedebildiğim kişi, o olduğu için mutluydum, ona iyi gelmek istiyordum. Sol eliyle arkadaki elime uzandı ve oradan tuttu elimi. Çok komik bir görüntü olmuştu, ikimiz de güldük bu şapşal halimize. Hafifçe bana doğru dönüp elimi düzgünce tuttuğunda, gözleri gözlerimi bulmuştu, en içine, en küçük noktaya odaklanmıştı göz bebeklerimdeki. Yakışıklılığını arttıran güneş ışığının bedenini aydınlandırmasının tadını çıkarttım. Onun üzerinde gezindi gözlerim, kafasının üstündeki dağınık hafiften rengi açılmış kahverengi saç tutamlarını izledim. Oradan biçimli kaşlarını ve yüzünü aydınlatan kahverengi gözlerine geldim tekrardan. Böyle yumuşacık bir his vermeyi nasıl beceriyordu bakışlarıyla... Ona hayrandım, bu kadar kısa sürede beni kendisine bağlamıştı ve benden gitmesi ihtimali, düşünülmesi bile korkutucu son olurdu. Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordum. Neden zihnim can alıcı bir son planlamıştı ona baktığım gibi? Zihin kalıplarımda bir sorun vardı sanırım, birini çok sevdiğinde gider gibi bir denklem çakılı kalmıştı zihnimin en zayıf noktalarına. Ama gerçek hayat sadece tek son üzerine inşa edilmemişti, Doruk gitmeyebilirdi. Onu çok sevsem de gitmeyebilirdi, zihnimdeki düzene uymayabilirdi. İhtimaller vardı ve ben o güzel ihtimallere tutunuyordum.
"Parlak ayın çevresinde sayısız yıldız,
Rüzgârsızken duru gökyüzü,
Nasıl yanarsa ışıl ışıl..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAR AĞACI (Nar Serisi Birinci Kitap)
Любовные романы"Tadım serüvenimiz sonlandığında size, 'Aradığınızı bulabildiniz mi?' diye soracağım. Tadım esnasında bu soruyu sık sık anımsamanızı isterim. Şimdiden afiyet olsun..." Ay tanrıçası Selene ve Endymion'un Milas'taki sakin Bafa Gölü'nde başlayan ilişki...