14. Bölüm - Belki?

96 10 3
                                    

Ellerimizi kenetlediğinde, artık bu derken kastettiğinin gizlice odama gelmekten fazlası olabileceğini hissettim. Biraz da olsa inanmaktan ne zarar gelebilirdi ki? Kendisini bilen birinin değişmekte kararlı olacağını düşünmek istiyordum, bir de eski sevgilisini tamamen unuttuğunu... İkisinden de emin olmak için uzun bir zamana ihtiyacım olacaktı ama şu an tek düşündüğüm, annemlerin yanında onu öpmeden nasıl duracağım sorunsalıydı.

Birlikte yürüdüğümüz masaya, el ele tutuşarak değil, sıkıca tuttuğumuz tabaklarla dönmüştük. Enfes kokan sıcacık ve taze bir balık yemekten daha güzeli var mıydı? Biraz önceki öpüşmemizi bu listenin dışında tutuyordum tabii ki. O yaşanan an, listenin en başını değişmez bir şekilde yerini kalıcılaştırmıştı. Yüzümüze renk geldiğini umarım sadece ben fark ediyordum diye düşünüyordum ama, Oya Soysal'dan kaçmayacak şeylerin başını çekerdi bu tür yakınlaşmalar. Biraz önce beni belimden tutarak yönlendirdiğini de kaçırmamış olmalıydı ki bana şu an kaş göz yapıyordu, anladığını belli edercesine. Ona gözlerimi büyütüp dudaklarımla sonraderken az kalsın yanımdaki yakışıklıya yakalanıyordum. Göz ucuyla ona ve ağzına attığı lokmaya baktığımda, onu gerçekten çok özlediğimi hissettim bütün hücrelerimde. İnsanı özlemekten öte, kendisine bağımlı yapan bir çekiciliği vardı ve bu bahsettiğim sadece bakımlı yüzü ve insanı mest eden kokusundan ibaret değildi. Doruk Aslan, paket şekilde insana iyi geliyordu. Eski sevgilisi olan o avukatın da ondan kopamayışının nedeni ortadaydı, garipsemiyordum böyle olmasını... Benim aklımı kurcalayan tek bir detay vardı, o da buket dövmesinin ardındaki hikâyeydi. Hemencecik konuyu açarak ortamın büyüsünü kaçırmayacaktım ama gözüm onun ile avukatın üzerinde olacaktı, orası kesindi. Annemin konuşmaya dahası aramızda bir şeyler döndüğünü tescillediği Doruk'u konuşturmasıyla birlikte Doruk'un ilk sınavı başlamıştı. "Söyle bakalım Doruk'cuğum, Nar ile ilgili başka planların var mı? Yıldızı elimizde tutacak mıyız? Dahası... İstanbul'a yönelme hedefin yok mu? Günümüz şefleri yurtdışı pazarına oradan ulaşıyor, biliyorsun."

Yıllarca bu tür muhabbetleri babama bırakmış, kendisi ise havadan sudan konuşmuş anneme göre çok kaliteli sorular sorduğu için onu uzanıp tebrik etmek istedim ama muhabbeti mahvedebilecek bir hareket olacağını düşünüp mutlu mutlu balığımı mideme indirmeye devam ettim, kulağım onlardayken.

"İstanbul fikrine çok uzak olduğumu garanti edebilirim... Dürüst olmak gerekirse, Milas'a da fazlasıyla bağlıyım, Oya teyze, gözüm yükseklerde değil." Ortadaki roka salatasından kocaman bir lokma alırken kendi cümlesini düzeltti, gülerek. "Aslında, zaten yüksekteyiz. Nar ulaşabileceği başarıların da ilerisinde bir oluşum. Öyle kalması için uğraşıyoruz, değil mi Deva?" Yan döndü ve gözlerimizi birleştirdi. İşte o sırada dünya benim için dönmeye başladı. Yeni demlenmiş bir bardak sütlü kahve gibiydi gözlerindeki kahverengi tonu, odama geldiği ilk günkü gibi kavrulmuş değil, yumuşacık bakıyordu. Onu ve sorusunu onayladım keyifle. "Kesinlikle. Milas'ın yemek turizmini kucaklayan bir oluşum, Hakim Bey'in hedeflerini tutturduğumuz sürece en tepede olmaya devam edeceğiz."

Ozan, balıktan dikkatini ayırıp konuşmaya katılınca herkesin merak ettiği o soruyu sordu Doruk'a. "Peki basında Nar'ın baş şefi olarak dayınızı görmemizin bir nedeni var mı?"

Doruk, bu sorunun altındaki niyeti tarttı birkaç saniyeliğine ve cevapladı bütün masaya ithafen. "Ben hiçbir zaman bir figür olmak istemedim, birileri beni restoranın baş şefi olduğum için sevmesin, aramasın, bulmasın istedim. Ayrıca... Dayım benim her şeyim, ona bu ünü hediye etmek onun için yapabileceklerimin arasında bir hiç." Dayısından bahsederken sesinin yumuşaması hayal ürünü müydü yoksa gerçek miydi bilemiyordum ama iki türlü de çok tatlı bir detay olduğu kesindi. Ozan aldığı cevabın ardından kafasıyla onaylarken ağzının içinde mırıldandı. "Büyük bir fedakârlık..."

NAR AĞACI (Nar Serisi Birinci Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin