Bölüm 4 | Yaşlı Kadimler Topluluğu

42 12 2
                                    

Kapı açıldığında, biraz önceki hararetli halleri geçen ve dikkatlerini kapıya doğru vermiş olan kişilerle göz göze gelmemeye çalışarak başımı öne eğdim.

Koridorun sağında ve solunda olmak üzere meşaleler sıralanmıştı. İnsanların olduğu alanda ise her bir yükseltinin sağına ve soluna meşaleler yerleştirilmişti. Oturan kişilerin arkalarında devasa hayvan heykelleri vardı. Onlar da aşağıdan aydınlatılmıştı, korkunç görünüyorlardı.

Koridora doğru yürüyen iki kişinin ardına takıldık fakat yer o kadar dardı ki her defasında bir kişi geçebiliyordu.

Art arda sıralanarak arkalarından takip ettik. Yuvarlak alana yaklaştığımızda kafamı kaldırdım ve yükseltide oturan karşımdaki ilk kişiye bakabildim. Yaşı oldukça fazlaydı.

Beyaz saçlarını yukarıdan sıkı bir şekilde, bir saç bandı yardımıyla toplamıştı. Saçları beline kadar geliyordu. Saç bandının tam ortasında kocaman, kahverengi bir akik taşı vardı. Kalın ve güçlü bileklerinde, boğumlu altın bileklikleri vardı. Üzerinde uzun, krem rengi bir sari vardı. Belinden sıkıca, kahverengi bir kuşak bağlamıştı.

İster istemez karşımda büyükannemi hayal ettim. Fakat o, gün içerisinde yünlü kazağıyla bana çanta falan örüyordu. Bu kadının gün içerisinde örgü örmekten daha önemli işleri olduğuna emindim.

Biz onu baştan aşağı süzerken o da bizim genç işi kıyafetlerimizi süzüyor gibiydi.

Kaşlarını bizden iğrenir gibi çatarak yüzünü ekşitti. Daha sonra olanları anlamlandıramayan bir yüz ifadesi ile ellerini bağdaş kurduğu dizlerinin üzerine yerleştirdi ve sırtını dikleştirerek konuşmaya başladı.

''Potenisli Gilraen ve Levi, sizi tapınak yolunda bulduklarını söylediler. Orada ne işiniz vardı? Üstelik Kaih evrenimize bu kadar yaklaşmışken. Sizi kim gönderdi?!''

Sesi gür ve keskindi. Gilraen ve Levi bize eşlik eden çocuklar olmalıydı. Potenis neyin nesiydi? Kaih... Bizi kim göndermişti? Bize fazla sert davranmak istemediğine emindim. Hatta içten içe bir şefkat beslediğini hissetmeme rağmen bu kadar sert konuşmaya başlaması gözlerimin dolmasına neden olmuştu. Kafam karışmıştı.

Arlen hızla atıldı.

''Bakın hanımefendi, biz sadece plajdan evimize dönmeye çalışıyorduk. Lastiğimiz patladı ve karnımızı doyurup yardım istemek için bir yere girmiştik. Sizin mülkünüze girmek istemezdik. Yanlış bir anlaşılma oldu. Biz o yerden yedek bir lastik bulmuştuk...''

Astor telaşla araya girdi. Kadından korkmuş olmalıydı. Sabırsız arkadaşım panik bir şekilde konuşmaya devam etti. Sonunda konuşmamızı dinleyen birileri olduğunu hissetmiştik.

''Lastiğimizi kaybettik. Bir ışık hüzmesi yüzünden. Lastiği kaybettiğimiz için geri dönmemiz gerekti. Yolumuzu kaybettik ve hatlarımız çekmedi...''

Kadın bizi dinlemeye çalışıyordu fakat hiçbir şey anlamıyor gibi bir yüz ifadesi vardı. Hemen yanında oturan diğer yaşlı adam bir anda hiddetle bağırdı.

''Evren değiştirmişler!''

Üçümüz de telaşla adama döndük. Kahverengi kuşaklı kadından daha yaşlı görünüyordu. Belinde mor renkli kuşağıyla o da bağdaş kurmuş bir şekilde oturuyordu. Ellerini iki yana açmıştı ve suratında tedirgin bir ifade vardı.
Göz bebekleri sisle kaplanmıştı. Bir an sonra sis kayboldu ve baştaki kadına doğru döndü.

''Eva, bu üç genç başka bir boyuttan. Hiçbir şey bilmedikleri hakkında seni temin ederim. Kaih, yeni bir düzen getirmek istiyor. Onu...'' bana keskin bir bakış attı.

''...davet etmiş.''

'Eva' olarak seslendiği yaşlı kadın bana doğru başını çevirdi. Sesini temizledi. Kendini toparladığında önce başını, yuvarlakta tam karşısında yer alan kadına doğru çevirdi.

''Gemma, Earl'ün dediklerini onaylıyor musun?'' emin olmak istiyor gibiydi. Gözlerini kısarak, yaşlı kadına doğru baktı.

Bu sefer hepimiz Gemma'ya doğru döndük. Gemma ela renkli gözlere sahip , ince bedeniyle, oldukça yaşlı bir kadındı. Earl ile benzer bir beden yapısına sahipti. Kuşağının rengi ise Earl'ün kuşağı gibi mor renkliydi.

Birkaç saniye duraksadı, sanki şuan burada bulunmuyordu. Herkes ondan çıkacak bir cevap beklemiyormuş gibi, kimseyi umursamadan kafasını yavaşça öne eğerek gözlerini kapattı. İşaret ve orta parmağını alnına götürdü ve üç kere sola doğru alnını okşayarak minik, hayali daireler çizdi. Ardından gözlerini bize doğru dikti. Gözleri bu defa göz alıcı bir neon yeşildi. Göz bebeği görünmeyecek şekilde neon yeşili gözlerini üzerimize dikti. Saniyeler içerisinde gözlerini kırptı ve gözleri eski haline döndü.

Sanki içerisine bir şey girip çıkmıştı. Kafasını iki yana olumsuz anlamda salladı.

''Harria'dan değiller. Yolu kadimlerden gelen uzun bir yolculuk...'' bir an yeniden duraksadı. Havalı yeşil gözleri geri gelecek diye korkuyla onu izliyordum. Gözlerimi ayıramadım.

''Kaih seni istediğinde onu durdurmamamız için bizleri cezalandıracak.'' Hızla Eva'ya kafasını çevirdi.

''Geri dönemezler. Kız bizimle kalmalı...''

Eva kızgın bir ses tonuyla Gemma'nın sözünü kesti.

''Bu da ne demek? Harria'dan olmayan birini burada tutmamız gerektiğini nasıl söylersin?!''

Ardından bize döndü. ''Siz... Bu konu hakkında daha detaylı bir karara varana kadar bizim misafirimiz olun. Gilraen ve Levi, sizi rahat edeceğiniz bir yere götürecekler. Yakın zamanda bilgi verilecek. Evinize döneceksiniz.''

Bizi kurban etmeyecekleri için mutlu olsam da bana karşı bakışları oldukça rahatsız ediciydi. Nefesimi tuttum ve gözlerimi kapatıp içimden üçe kadar saydım. İyi hissediyor muydum?

Anlaşılan Eva denen bunak bizim yanımızda daha fazla konuşmak istemiyordu. Arlen bir şeyler diyecek gibi olsa da elimle hafifçe onu arkaya doğru ittirdim. İşleri karıştırırsa buradan çıkamazdık.

Söylediklerini sessizce başımızla onayladık. Biz koridordan ilerlerken aralarında bizim hakkımızda tartışmaya başlamışlardı bile.

''Bu imkansız... Tam da Kaih, Harria'ya yaklaştığı zamanda...''

Bir şeyler, bir şeyler daha...

''Arlo ile görüşmeliyiz...''

''Bu nasıl olabilir?... Ömrümde böyle bir şey görmedim...''

Geldiğimiz kapıdan geri çıktık. Toplantı masasının bulunduğu odadaki ışık yeniden gözümü aldığında ellerimle suratımı ovuşturdum. Toplantı masasının etrafı kalabalıklaşmış, bu sefer bu alanda da hararetli bir konuşma başlamıştı.

Ellerimi suratımdan çekip toplantı masasına doğru baktığımda karşımdakilere inanamadım.

''Merville?!''

HarriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin