🌑6) ZAAF

18 3 0
                                    

 Yayımladığım tarih: 19.03.2024

-Bölümün kelime sayısı yaklaşık olarak 6.800 civarı oldu.-

-

Zaten paramparça halde kalbim, yak, küle çevir.

Bu sayede ne acı ne de pişmanlık, kalmasın geri hiçbiri.

Outro: Tear – BTS

🩸



Ağzına gelen tatla başını yere eğip öksürdü Yoongi. Ağzından sızan kanla gözlerini yumdu. Tüm vücudu ağrıyordu. Karnının morardığına emindi.

Tekrar öksürmeye başladığında ağız dolusu kan kusmuştu bu kez. Dakikalarca hem de. Bir kez daha öksürdü. Dudakları tamamen kan olmuştu. Bir dirseğini yere yaslamıştı. Diğer elini de yere koyarak doğrulmaya çalıştı ama karnı o kadar acımıştı ki tekrar dirseğinin üzerine eğilmek zorunda kaldığında elini karnına bastırdı.

Bir kez daha kalkmaya çalıştı yerden ama başaramadığında acıyla dişlerini sıktı. Ağlamamak için zorladı kendini. Ağlamayacaktı. O adama istediğini vermeyecekti. Her ne yaparsa yapsın, ona boyun eğmeyecekti.

Artık kolları vücudunu taşıyamayacağını haykırıyordu ona ama kendini bırakırsa bir kez daha ayağa kalkabileceğini sanmıyordu. Eğer şimdi başını yere koyarsa tekrar kaldıramazdı. Şuan gözlerini kapatırsa bir daha açamazdı, hissediyordu.

Tüm vücudu ona isyan ederken direndi. Kendini bırakmamak için direndi. Aslında boşunaydı bu direniş, biliyordu. Ama kardeşine daha güzel bir hayat vermek zorundaydı. O zamana kadar yaşamak zorundaydı. Onu babasının insafına bırakıp ölemezdi. Bu kadar bencil davranmaya hakkı yoktu Yoongi'nin.

Ne zaman Kook'unun mutlu olduğunu, onsuz da ayakta durabileceğini görecekti, işte o zaman kendini bırakacaktı arzuladı ölümün soğuk kollarına. Soğuk korkutmazdı onu, ölüm de öyle.

Dayanmalıydı, kardeşi için. Sadece kardeşi için. Bir kez daha dudaklarından yere sızan ip inceliğindeki kanı izlerken aklına küçük kardeşinin gelmesiyle gülümsedi. Kook, bu dünyada ona verilmiş en büyük hediyeydi.

Koluyla kendini kaydırarak zorlukla da olsa sırtını duvara değdirmeyi başardı. Başını duvara yasladığında bir kez daha doğrulmaya çalıştı ama yapamayacağını anladığında bundan vazgeçti. Karnına bastırdığı elini dudaklarına yaklaştırarak hırkasının koluna dudaklarındaki fazla kanı sildi.

Başını duvara sürttüğünde gözlerini yummuştu yorgunlukla. Bunu yapmayacağına söz vermişti ama dayanamamıştı daha fazla vücudu. Yine de henüz o sonsuz uykuya dalmasına vardı, rahattı içi bu konuda.

Göğsü ağır ağır inip kalkıyordu. Nefes alıyordu şuanda. Yaşayıp yaşamadığından emin değildi ama kesinlikle nefes alıyor olmalıydı. Yaşamanın kelime anlamını kesinlikle merak etmiyordu ama kendisine uymadığına emindi. Eğer onunki yaşamaksa bu saçmalıktan başka bir şey değildi. Ölümü arzulamasının en büyük nedeni buydu.

Kurumuş dudaklarını yaladı bir kez. Kaç gündür su içmediğini bilmiyordu ama bu önemli de değildi. Alışkındı zaten. Bu onu fazla zorlamıyordu. Yutkunduğunda ağzının ve boğazının ne kadar kuruduğunu fark etmişti. Bunu da umursamadı çünkü yeni bir durum değildi.

Midesindeki hiç dolmayan boşluk ve her gün hissettiği açlık hissine de alışmıştı. Yıllardır süren bir durumdu ama zaman geçtikçe artıyordu. Her gün deli gibi aç olmasına rağmen birkaç lokmadan fazlasını yiyemiyordu. Tabii ki yedikleri onu doyurmuyordu. Bu kadar aç olmasına rağmen yiyememek işkence gibiydi başlarda. On dokuz yaşındayken ciddi ciddi baş göstermeye başlamıştı bu durum. Gittikçe kötüleşmişti. Ama zamanla da alışmıştı asla geçmeyeceğini kabullendiği bu açlık hissine.

MOONCHILDS (Taekook/Ot7) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin