Yayımladığım tarih: 30.03.2024
Bölümün kelime sayısı yaklaşık olarak 7900 olmuş.
Bölümü açan herkes bir yıldız verebilirse çok mutlu olacağım⭐, şimdiden teşekkür ederim ve iyi okumalar dilerim.
-
Elimi uzattığımda hızlıca geri çekilip elini yüzüne siper etmişti. Titreyen sesiyle "Dur!" diye bağırdığında adeta dona kalmıştım. Elimi indirirken hızlı ve sesli nefes alış verişlerini duyabiliyordum.
"Hyung..." diye mırıldandığımda o da yüzündeki elini çekmişti. Göz göze geldiğimizde yutkundu. O kadar kötü görünüyordu ki bir şey söylemek zorunda hissettim kendimi.
"Korkma hyung," dedim sessizce. "Sadece kötü bir rüya görüyordun." Aldığı derin nefesler yüzünden göğsü hızla inip kalkıyordu. Birkaç saniye etrafına bakıp bulunduğu anın gerçekliğini kavramaya çalıştı.
"Ben," diye mırıldandı gözlerini sımsıkı yumduğunda. "Sana bir şey söyledim mi? Seni incitecek bir şey yaptım mı?"
"Hyung!" dedim sinirle. "Şuan konumuz ben değilim, sensin!" Bağırarak konuştuğumda gözlerini açmıştı.
"Sadece cevap ver Jungkook. Seni kıracak bir şey söyledim mi?"
"Hayır," dedim pes ederek. "Söylemedin bir şey. Farkında değil misin yaptıklarının?"
Bana cevap vermek yerine önüne bakarak kendi kendine konuştu. "Uyumamalıydım. Biliyorum böyle olduğumu işte. Kriz geçirdikten sonra böyle olduğumu biliyorum. Uyumamalıydım!" Başını ovalamaya başladığında yine gözlerini sımsıkı yummuştu.
"Özür dilerim," dedim suçlulukla. "Seni ben zorladım buna. Gerçekten üzgünüm." Yine tam bir aptal gibi hareket etmiştim. Sadece iyiliğini istemiştim ama daha da zarar vermiştim ona.
"Özür dileme Jungkook," dedi gözlerini açmadan. "Senin bir suçun yok ki. Bilemezdin sonuçta. Suçlu olan benim." Yumruklarımı sıktığımda konuşmadım daha fazla. Yine aynı şeyi yapıyordu, hatalı olan ben olduğum halde kendisi olduğunu söylüyordu. Daha ne kadar buna devam edecekti?
Bu kez dediklerine itiraz etmedim çünkü onu aksine inandıramayacağımı anlamıştım artık. Asla kendi kafasında benim suçlu olabileceğimi kabul etmeyecekti. Her zaman hatayı kendisinde aramaya devam edecekti. Bunun doğru olmadığının farkına ne zaman varacağını ise bilmiyordum.
Yataktan kalktığımda önce banyoya ilerleyip ilkyardım çantasından krem aldım. Odaya geçtiğimde kıyafet dolabına ilerlemiştim ve elime geçen ince bir tişörtü almıştım. Tekrar yatağa geldiğimde hemen yanına oturdum, tek ayağımı yere koydum.
Alnına yasladığı elini tuttum yavaşça. Başını kaldırıp bana baktığında elini kucağıma koymuştum. Tırnaklarıyla açtığı izler hafifçe kanamış ve hemen durmuştu. Henüz kabuk bağlamamış izlerin üzerinde, krem sıktığım parmağımı gezdirmeye başladım.
Elinde izler olduğunu o an fark etmişti. "Gerek yok buna Jungkook," dedi. "Bu ufacık şeye bile pansuman yapacak değilim. Sürekli yaralandığımı ve buna alışık olduğumu unutuyorsun."
"Buna alışık olman canının hâlâ yandığını değiştirmiyor," dedim. Elini bıraktığımda uzanıp diğer avucunu koymuştum kucağıma. Ona da krem sürdükten sonra kalktım ve yatağa bıraktığım tişörtü ona uzattım.
"Ter içinde kalmışsın," dedim. "Üzerini değiştir yoksa hasta olabilirsin." İstemeyerek de olsa kalktı ve elimdekini alıp banyoya ilerledi. Ağır ağır ilerliyordu, uykusu olduğunun farkındaydım. Bir iki dakika kadar sonra çıktığında "Yüzünü de yıka," diye mırıldandım. "İyi gelir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOONCHILDS (Taekook/Ot7)
Fanfiction"Ay ışığına kavuşuyor Ay'ın çocukları, Saçlarımıza yağıyor ölen çiçeklerin yaşayan yaprakları." ❤️🩹 Hayatta kalmak ve beraber olmak için her mücadeleyi veren ve kader ipleri birbirine çoktan düğüm olmuş yedi genç vardı ve ettikleri bağlılık yemin...