Yayımlandığı tarih: 26.04.2024
Bölüm 8560 civarı bir kelime sayısına sahip, umarım sıkılmadan okuyacağınız bir bölüm olmuştur. Lütfen okurken yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın ⭐
O halde başlayalım...
-
Etrafım zifiri karanlıktı. Onun ortasında bir ışık demeti vardı.
Onun sen olması o kadar rahatlatıyor ki gerçekten.
Parlamamın sebebi, birlikte olmamız.For Youth- BTS
-
Kâbus sadece uykudayken görülmez, kâbus her yerdedir, her zamandır. Ufak bir korkuda ortaya çıkmak için fırsat kollar. Korku öldürür ama yavaş yavaş... Sessizce zehrini salar ve farkına bile varılmaz. Korku tehlikeli bir silahtır.
Korkuyordum. Bu zayıflık mıydı emin değildim ama korkuyordum. Belki de korkum benim zayıf noktamdı, karanlık benim zayıf noktamdı. Silahlara olan korkumu yenmiştim ama karanlığı aşamıyordum. Bir kara deliğin karanlığı gibiydi, beni içine çekiyordu ve her geçen gün daha da korkutuyordu. Karanlık gizlerdi, karanlık bilinmezdi; bilemediklerim korkutuyordu beni, anlayamadıklarım korkutuyordu.
Nefesim boğazıma tıkanmıştı, dakikalarca öksürmüştüm. Uzun zamandır olmuyordu ama yine olmuştu. Artık nefessizlikten ayaklarımı çırpmaya başladığımda nihayet öksürerek kurtulmuştum. Tabii bu içerideki korumaların umurumda olmamıştı. Bu beni ölüme kadar götürebilirdi, hiç nefes alamayabilirdim ama canımın bir önemi yoktu, hiçbir zaman olmamıştı. Değerli olduğumu sadece Jungkook'ta hissetmiştim.
Sahi, o ne yapıyordu? Çok ağlamış mıydı benim için? O korktuğunda ağlardı, korkmuştu da, ağlamış olmalıydı öyleyse. Oysa onun gözyaşlarını dindirmeye söz vermiştim ben, neden benim için ağlamıştı ki? Canı yanmış olmalıydı.
Ben korktuğumda saklanırdım. Sığınacak kimsem olmadığından yatak ve duvarın arasına sığınırdım. O küçücük boşlukta, küçülebildiğim kadar küçülürdüm. Ama şuan bunu yapamıyordum, bileklerimi artık kesmeye başlayan zincirler buna engeldi. Aradan ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum ama bacaklarımı hissedemiyordum artık.
Bilmiyordum aradan ne kadar zaman geçtiğini. Beynim duruyordu karanlıkta, zihnim bulanıklaşıyordu, yer yön ve zaman algım kayboluyordu. Artık duyulan tek şey, canım yandığı için acılı nefes alış verişlerimdi. Uzun ve sessiz karanlığı delip geçen bir ses oldu, bir kapı gıcırtısı. Dönüp bakamadım bile ama susturuculu bir silahtan çıkan iki kurşun, oraya bakmama neden olmuştu.
Yere düşme sesleri gelirken, kapının önünde dikilenin kim olduğunu bilmiyordum ama adım seslerinden bana yaklaştığını hissediyordum. Arkama geçtiğinde zorlukla "Kimsin sen?" dedim ama cevap alamadım.
➡
"Bırak beni!" diye haykırdı Jungkook. "Hyung, bırak! Taehyung'un yanına gideceğim. O karanlıkta kalamaz tek başına, gerçekten kalamaz." S onu dışarı çıkardı ana kapıdan, girdikleri kapıdan çıkmaları profesörün dikkatini çekerdi.
"Sana sessiz ol diyorum Jungkook," diye sert bir sesle konuştu S, arabaya ilerletti onu. "Sen kafayı mı yedin?" diye tekrar bağırdı Jungkook. "Nasıl yaparsın böyle bir şeyi? Onun iyiliğine olacağını söylediğin için anlattım sana tüm bunları, sen gidip ona işkence çektiriyorsun!" Sadece kendini kaybetmiş gibi bağırıyordu. S onu yolcu koltuğuna getirip içeri soktu ve kapıyı kapattı arkasından. Kendisi de arabaya bindiğinde Jungkook'un ağlamaları hâlâ susmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOONCHILDS (Taekook/Ot7)
Fiksi Penggemar"Ay ışığına kavuşuyor Ay'ın çocukları, Saçlarımıza yağıyor ölen çiçeklerin yaşayan yaprakları." ❤️🩹 Hayatta kalmak ve beraber olmak için her mücadeleyi veren ve kader ipleri birbirine çoktan düğüm olmuş yedi genç vardı ve ettikleri bağlılık yemin...