1 Bölüm

16.2K 408 63
                                    

Aşklarım merhaba.

16 bölüme kadar taslağıma geri döndü. Lütfen destek olun ve eskisi kadar yükselsin.

Hadi iyi okumalar...

_______________________________________

Türkiye'nin köylerinden birisinde Nane isimli genç bir kız yaşar. Hırçınlığı ve sözü pekliği ile tanınırdı bu genç kız, köylüler tarafından. 'Ah' dedirtecek kadar güzel değildi, güzeldi ama ondan güzelleri de vardı tabi köyde.

Ne sarışındı, nede esmer. Kahve kaşları, kahve gözleri vardı. Uzun ok gibi kirpikleri, uzun kahverenginde saçları, küçük burnu, kahve dudakları, al yanakları, güneşten yanmış bedeni, çokta büyük olmayan göğüsleri, ince beli, orta boyu vardı Nane kızın. Genç kızın dudağının tam yanında küçük ben vardı.

18 yaşlarındaydı, eh haliyle görücüde çıkıyordu Nane'ye, ama Nane hiç oralı olmazdı. Nane, hep sevip evlenmek fikrindeydi yoksa asla evlenmezdi. Nane, dağın başında anası ve babasıyla yaşıyordu, tabi ona yaşamak denilirse. Babası sabah çıkıp akşam eve gelir, anca o kahve benim, bu kahve senin deyip veyil-veyil gezerdi. Anası da sabah kalkar, kendisine yettiğince ev işi yapar sonra köye inip, gününü gün ederdi. Çileli Nane'de ne yapsın? Sabah horozlar ötmeden kalkar, karılarla buğday tarlasında çalışır, parasını çıkartır. Eve yorgun argın gelip, anasının dır-dırını çeker, üstelikte ev işi yapar, akşam olunca da çabucak yatar. Kızın hayatı artık bu olmuştu, sabah kalk işe git gel evde çalış sonra yat.

Genç kızın omuzlarında kendisinden ağır yük vardı. Erkek çocuğu gibi çalışırdı. Evin hem babası hem anasıydı. Tabi evlenmeyi düşünür her kız gibi, ama adam gibi adam yok ki evlensin. Bekliyordu... Kimi beklediğini bilmiyordu, ama bekliyordu. Onu bu hayattan çekip alacaktı ama kim alacaktı, onunda bilmiyordu...

*

"Anaa! Kız anaaa!. Ana neredesin? Al bunları kollarım koptu yav! Anaaa?" Bağıra bağıra eşikten girdi içeri, demir kapıyı ayağıyla örtü eli, kolu dolu Nane. Ter boynundan boğazından akıyor, kıyafetinin yakalarını ıslatıyor. Evin kapısında durdu, elindekileri yere bırakıp, asta-asta doğruldu. Elinin içi kıp-kırmızıydı. Nane, elini beline atarken ahlayıp, vahladı. Bu gün çarşıya gitti, maaşlar verilmişti, çok bir şey yoktu ama buna da bereket.

"Kız geldin mi? Nerede kaldın Allah aşkına? Baban gelecek birazdan, geç hemen eve yemek yap! Hele bir boş boş geziyon sabahtan, Allah seni ne ede!" Kadın elinde süpürge kıza bağırıyordu.

Kız yüzünü buruşturdu "Ana oynamıyom ki, aha çarşıya gittim ya, ne edem? Güya bilmiyon yol ne kadar sürer." Kız ayağındaki terlikleri çıkarıp eve geçerken "Eee, evi dağın başına ben yapmadım yaa! Köyün azacık yanında olsaydı ev, incileriniz dökülü vermeyecekti vallaha. Taa nereden nereye gidiyom, hele elim kolum dolu sen hala dır-dır ediyon." dedi, öfkeli bir şekilde. Ne yapsa yaranamazdı anasına.

"He, kız he! Haydi geç eve, yemeyi yapmaya başla. Ben köye inecem, Nurdan bacılara. Baban gelir birazdan, gelsin yemeğini ver zıkkımlansın. He söyle babana ana geç gelecek beklemesin yatıp zıbarsın!" dedi elindeki süpürgeyi duvarın dibine koyup eşarbını alırken.

Nane anasına bakıp, içli-içli ofladı. Yorgundu, sabah saat 6 da çıkmıştı evden. Haftada bir gün izin günü oluyor, ondada evde köpek gibi çalışıyor Nane.

" Ana hiç olmaya yemek ederdin, biliyon sabah çıktım evden aç-yalavaç!" Anası kızına baktı ters ters. "İki şey yap, gel başıma kak ha! Haydi, haydi oyalanma git işleri yap! Akşam eğer bir şeyi eksik göriyim, bak gör nasıl kırıyom kemiklerini." dedi Nane'ye. Nane ağzını açamadan, kadın çıktı gitti evden. Kaldı kız yine tek başına. On sekiz yıldır anasından, babasından gün görmemişti. Hep bir yanı sevilmek istedi, ama anası ona sevgi değil merhamette etmez, yediğini içtiğini boğazına dizerdi. Hiçte demez, 'bu kız bütün gün bağda, dağda erkek çocuğu gibi eve para getirip, evi evirip çevirip, iki parça ekmeye muhtaç etmezdi bizi'. Ama merhametsizdir onlar, kız kendini yırtsa da, öldürse de yaranamazdı!

Köy Nanesi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin