"aşkım biraz daha açamazsan döveceğim seni haberin olsun" deyip imalı bir öpücük atıyor bana derin.
dört eldir oyun dönmemize rağmen hala yüz bire ulaşamamam yüzünden açık ara gerideyiz, kendisinin bu oyunda iyi olduğunu iddia ediyor olsa bile benim yüzümden harcandığını söyleyip duruyor şu an. egemen sağımda, eda solumda, derin karşımda, dört yanımızda çekirdeklerimiz ve içeceklerimiz dururken hızlıca oyunu hesaplamaya çalışıyorum. o kadar uzun zamandır oynamadım ki her şeyi sormaktan hangi taşlara sahip olduğumu anlamış olabilirler bile.
dördüncü turda ben açıncaya kadar geçen sürede egemen on sekiz puan eda da on bir puanla tahtalarını temizliyorlar ve yine kaybediyoruz. derin'in hem sevmeli hem sövmeli cümlelerinin arasından egemen'in sırıtışlarını eda'nın ise beni izlemeye çalıştığını yakalıyorum.
"kanka ben senden sıkıldım hiç beceremiyorsun biraz eda'yla eş olmak istiyorum." derin bağdaşını çözüp egemen'in yerine göz dikerken kuruyor bu cümleyi hızla. egemen ve eda şaşırsa bile oyuna renk geleceğini düşünerekten itiraz etmiyorlar. ikisi de iyi oynadılar şu ana kadar çünkü.
"bebeğim kusura bakma seni yeneceğiz şimdi." egemen yeni yerine yerleşirken eda'ya göz kırpıyor. yanağından bir makas alıyor ve eda hafiften sırıtıyor, "göreceğiz." diyor. oysa gülümseyişinde bir eğretilik var, derin'le bir ortaklığının bulunması onu o kadar da mutlu etmemiş gibi.
taşları karıştırıp ters çevirdikten sonra elimi eda'nın elinden uzak tutmaya çalışarak yedili yedili toplamaya başlıyorum. bu o kadar büyük bir çaba ki yanlışlıkla derin'in eliyle fazla kesişiyoruz. kendisinin bunda bir sorun görmediğini bilsem diğer yanımdaki için aynı şeyi söylemem biraz mümkün olmuyor. eş değişimi hakkında memnun olmadığı o kadar bariz ki gülümsüyorum, benim gülümsediğimi görünce derin de gülümsüyor, diğer ikili neye güldüğümüzü anlamıyor bile çünkü biz de anlamıyoruz.
oyun başlıyor, öyle bir şansım açılıyor ki hem okey bana çıkıyor hem de ikinci taşımı aldığım anda bütün perlerim tamamlanmış oluyor. sağımdaki derine küfür içerikli bir el hareketi yapıyorum sonra suratını buruşturuyor. "kısmetini kapatıyormuşum." diyor kendi taşlarına dalıp giderken. o sırada egemen'e kaş göz yapıyorum iyi bir elim olduğuna dair. sonrası hızlı gelişiyor.
kazanıyoruz. herkes ortaya dizdiği taşlara son bir defa bakarken eda oyun boyunca beklediği tüm taşların bende olduğunu söylüyor. neyse sonraki el kazanırım diyor.
fakat sonraki el yine biz kazanıyoruz. egemen kalkıp güç gösteren keyifli bir dans kurguluyor. sürekli kazanan ege ve sürekli kaybeden derinin ortasında kalmış eda'yı seyrediyorum. ona baktığımı gören derin bu kez hiç istemediğim bir şey yapıyor. "kaybetmekten bıktım biraz da ege abiyle oynamak istiyorum."
benimle yer değiştirmek içim dibime giriyor yine. başta biraz diretsem de, zira eda ile eş olmak beni geren bir sıfat haline gelmişti, ısrarları ve eda'nın kabul eden ifadesi vesilesiyle yer değiştiriyoruz. bu kez eda karşımda. saçları karşımda, gözleri karşımda, aramızda sadece bir masa var ve tonlarca imkansızlık. taşları kararken değen parmaklarımız bile bunu söylüyor sanki bana, imkansız, derin'in girdiği haller olmasa bunlar bile olmayacak, belki de benden adam olmayacak. olsun, varsın olmasın, belki de bu parmakları unutmam gerekiyordur. belki bu parmakları unutunca adam olurum.
eda'nın dağıttığı taşlarla oyuna başlıyoruz. şansım öyle bir açılıyor ki bu elde de çok iyi perler yapıp yüz bire ulaşıyorum.
diğer takımdan da bir tek derin açabiliyor bu kez.
sayım yapıyoruz, egemenler kazanıyor. derin ilk kez kazanmanın haklı sevincini yaşarken ben biraz sıkılganlık biraz da mors olma durumu yaşıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
denememeler
General Fictiongxg günlerim kayıyor dünlerim kanıyor her şeyim yanı başında yanıyor ama yarın olmuyor