yağmurlar ve yüzleşmeleri

194 16 20
                                    

"ölmek mi istiyorsun yani?"

"yok ben yok olmak istiyorum."

konu nasıl açıldı hatırlamıyorum. yağmur yağıyor, ağaçlar dizili yolun ortasında bir çardağa tek akıllılar bizmişiz gibi oturmuşuz. gelen geçen yok çünkü, aslında bizim de gelip geçmememiz gerekiyordu ama evden çıkarken hava güzeldi. kendimi bir midlake albümünde canlandırabiliyorum öyle bir kasım günü.

yüzüme bakıyor anlamadığını belirten bir ifadeyle. bahsettiğim şey sanki en sevdiğim öğretmenleri sıralamakmış gibi arkama yaslanıyorum, kollarımı geriye kaldırıp yaslandığım yere koyuyorum. derin bir nefes alıyorum.

"öyle bir yok olmak ki böyle sanki hiç yaşamamışım gibi. bedenim tam şu anda dünya üzerinden silinse ama hiç kimse duymasa, bilmese falan. iyi ya da kötü hiçbir şey düşünülmese beni içeren."

en büyük hayalim.

"bu dünyadan hiç geçmemişsin gibi mi?"

"hiç geçmemişim gibi."

"bu ağır bir his değil mi ama?"

omuz silkiyorum. bana ne ki ağırlığından. küçük hisleri de kaybetmişim büyükleri de. "bilmiyorum. sadece iz bırakmamak istiyorum. herhangi bir şeye karışacak cesaretim de yok enerjim de yok. unutulmak için uğraşıyorum."

ben ne kadar rahat ve hayalperest kurduysam cümlelerimi o benim tam tersime kaşlarını çatıyor. eğiliyor benden yana. "küçükken de böyle miydin?"

"bilmem, hatırlamıyorum."

"insan hatırlanmak ister ya genelde o yüzden sordum."

başımı ona çeviriyorum.

"ne fark eder ki?"

"çok fark eder akıllım, eğer bu hale gelmişsen geri dönüşü de vardır illaki."

düşünülesi bir cümle gibi gözüküyor aslında ama şimdiye kadar düşünmememin, kurcalamamamın bir sebebi var. böyle güzel yağmurlu bir günde bu kadar eski şeyler hatırlamak istemiyorum.

"dedim ya ne cesaretim var ne halim. bomboş devam ediyorum işte."

gülüyor, dik oturuyor. "ay bi saniye ya sohbetin gidişatı pek hoşuma gitmedi. konuyu değiştiriyorum." dizini katlayıp ayağını oturduğumuz kısma getiriyor. öyle de rahat edemiyor, diğer bacağını da katlayıp bağdaş kuruyor.

"ya da sen değiştir aklıma bir şey gelmedi şu an."

gülümseyerek kollarımı kucağıma indiriyorum ben de. biraz düşünüyorum "alakasız ama bir şey soracağım."

"sor bakalım."

"hiç, eskiden tanıdığn birisinden nefret falan etmen gerekirken aksine herhangi bir şey hissedemediğin oldu mu?"

"bu konu senin hissizleşmenle mi alakalı yoksa daha çok kapanmayan defterler mevzusu mu?"

"sanırım ikisi de."

öne eğilip dudaklarını büzüyor, birkaç saniye düşünmesine izin veriyorum.

"şimdi şöyle ki, senin için bir yorum yapmam doğru olmaz o yüzden diğeri üstünden konuşayım istersen."

omuzlarımı silkiyorum. bugünlerde çok omuz silker oldum. "olur."

"doğru düzgün bir ayrılık yaşamadığın veya aranızın bozulduğu herhangi bir ilişki varsayıyorum?" bir kaşı diğerinden az daha havada, nabzıma göre şerbet vermek için beni kontrol ede ede sorduğunu anlamak zor değil. onaylıyorum.

denememelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin