3. Bölüm: Arkadaş Gibi

87 49 1
                                    

3. Bölüm: ARKADAŞ GİBİ

Bazı acılar size ölümü arzulatırdı.

Bazı acılar ise ölümden bile beterdi.

En kötü acılara katlanmıştım, bazı acılar ile yıllarca yaşamıştım ama acı bedenimi her sardığında sanki bir öncekinden daha fazla bozguna uğratıyordu beni. Daha fazla yıpratıyordu ve daha fazla yok ediyordu.

Mutluluğu bir kez tattığınızda mutsuzluğun tadı eskisinden daha acı gelirdi.

Mutluluğu tatmıştım, mutluluğa alışmıştım ve mutluluğu hayatımın merkezi yaptığımda bana mutsuzluğu getirecek herkese de düşman kesilmiştim. Mutluluğuma bir tekme savurmayı düşünen herkesin düzenine bir tekme savurmuştum önce. Hayatlarını elinden almıştım.

İnsan kaybedeceği bir şeyleri olduğu zaman yaşadığını fark ediyormuş aslında. Çünkü her anım onlarla güzeldi, her anım onlarsız mutsuz. Ama bir yandan da sürekli onları kaybedebileceğimi düşünmek, işte bu düşünce beni delirtebilecek tek düşünceydi. Her an ellerimden kayıp gidebilirlerdi, her an yok olabilirdik ve her an ayrı düşebilirdik.

Onlarca acıya, saatlerce değil yıllarca katlanmıştım ama bu benim bile katlanamayacağım tek acı olurdu. Bunun sözlükte ki tanımı ise korkuydu ama bu korkum hiçbir zaman kendim için olamamıştı. Hiçbir zaman kendim için de olmayacaktı, bunun farkındaydım.

Mutluluğu sonradan tatmak beni bencil bir kadına dönüştürmüştü. Öyle ki konu mutluluğum; konu Efe, konu Barış ve konu Cihangir olduğunda kendimi bile tanımıyordum. Konu onlar olunca daha önce karşılaşmadığım bir yüzüm ortaya çıkıveriyordu. Konu ailem olduğunda kendimi defalarca feda edebilirdim. Konu ailem olduğunda herkesi de bu uğurda feda edebilirdim.

Acı çekiyordum. Fiziksel bir acı.

Fiziksel acıları umursamamayı ve geri plana atmayı aslında çok iyi öğrenmiştim ama giderek güçsüzleştiğimde bu acılar dayanılmaz bir hâl alıyordu. Giderek zayıfladığımı ve güçsüzleştiğimin aslında gayet de farkındaydım ama tek geri plana attığım fiziksel acılar değildi.
Dişlerimi sıktığımda bir fiziksel acı insanı ne kadar yıpratabilirse o kadar yıpranıyordum. Tırnaklarımı avuçlarıma bastırdığım sırada fiziksel acımı başka bir fiziksel acıyla örtmeye çalıştığımın farkına yeni varmıştım.

Arabamın arka koltuğunda cenin pozisyonunda kıvrılmış güneşin doğmasını bekliyordum çünkü güneş doğup da sabah olduğunda acım bedenimi terk edecekti. Dün Barış’la konuştuktan sonra gitmek istediğim yere gitmiştim. Düşündüğümden de fazla kalmıştım hatta. Sonunda dönmeye karar verdiğimde yaşadığım acı buna izin vermemişti. Arabayı sürmeyi bile beceremeyeceğimi fark ettiğimde hem olası bir kazayı engellemek için, hem de onların beni bu halde görmemesi için arabayı herhangi bir yere park edip arka koltuğa geçmiştim.

Uyumaya çalışmıştım ama en sonunda bunun imkânsız olduğunu anladığımda sadece yumruklarımı sıkıp gözlerimi yummuştum. Kaç saat geçmişti, bilmiyordum. Yavaş yavaş güneşin doğduğunun farkındaydım ama beklediğimin aksine acım hâlâ geçmiş değildi.

OYUN SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin