5. Bölüm: Kabus

71 46 2
                                    

5. Bölüm: KABUS

Kendimi on altı yaşında, vaktin öğleden sonra olduğu ve hafif nemin beni mayıştırdığı bir günde kitap okurken görüyordum.

Bulutların ardında ki güneş gözlerimi aldığı için kitabı tam olarak güneşin bana geldiği yöne kaldırmış, ellerim havada okuduğum hikâyenin beni götüreceği sonu merakla bekliyordum. Ellerim artık havada tutmaktan yorulmaya başlamıştı ama hikâye beni içine öyle bir çekiyordu ki ellerimi indirip eve gidersem aynı heyecanı alamayacağımı düşünüyordum.

Hikâyenin bitmesine birkaç satır varken onun sesini duydum. Annemin. “Kızım,” dedi bir eliyle kapı kulpunu tutup bir eliyle duvara yaslanırken. “Yemek hazır, gel artık.”

“Geliyorum.” Kısa cevabım odak noktamın kitaptan kaybolmaması içindi. Annem bir şeyler daha mırıldanıp içeriye giderken benim girmem için kapıyı hafif aralık bırakmıştı. Sofrayı kurmak için anneme yardım eden babamın sesi kulaklarımı dolduğunda kaşlarımı çattım çünkü odağım kaymaya başlamıştı. Aynı satırı iki kere okumama rağmen bir şey anlamamıştım. Kaşlarımı çatıp aynı satıra tekrar çevirdim bakışlarımı tekrar okudum. Bu sefer anladığımda bitirmeme son bir satır kalmıştı. Gözlerim son satırda da gezip bitirdiğinde başımı geriye doğru attım.

Mutlu bir sondu. Başrol sonunda her şeyi yenip sevdiği adamla evleniyordu. Sevdiği adam ona yaşamak için bir sebep sunuyordu ve kızın yaşamak isteyen tarafı daha fazla canlanıyordu sanki. Daha fazla hayat buluyordu. Bir kızı olmuştu başrolün. Kızına diyordu ki, umarım sevdiğim adama benzersin. Saçlarını kadından, gözlerini babasından alıyordu bu bebek. Kadın iyi bir çocukluk geçirmemişti ama o kadar güzel anne oluyordu ki. Kitabın içine girip ona sarılmak istemiştim çünkü onunla gurur duymuştum.

Adamın çocukluğu defalarca ölmüştü geçmişinde ama kızını o kadar güzel yaşatıyordu ki adamın çocukluğu görse kıskanırdı biliyordum. Adamla da gurur duymuştum. Elimde ki kitap geçmişin kötülükleri ile başlamış ama geleceğin güzelliği ile bitmişti. Elimde ki kitapta umut vardı, elimde ki kitap bana umudun hep var olduğunu göstermişti.

Derin bir nefes aldığımda nemli toprağın kokusu doldu içime. Elimi tekrar havaya kaldırıp son satırı okumak istedim, son sayfayı açtığımda sanki ilk defa okuyormuş gibi heyecanla okumaya başladım. Her okuduğum kelime sonrasında kaşlarım daha fazla çatıldı çünkü elimde ki kitap, mutlu sonla bitmiyordu. Kadın tüm yaşadıklarını kaldıramıyor ve uçurumdan atlayarak intihar ediyordu.

Gözlerim dehşetle açılırken oturur pozisyona gelip kitabın sayfalarını karıştırmaya başladım. Böyle değildi, az önce mutlu bir sonu okuduğuma emindim. Böyle bitmemeliydi. Ellerim titremeye başladı ama korkum kitaba değil, delirmiş olma ihtimalime karşıydı. Kitabın sayfalarını daha fazla karıştırdım ama az önce okuduğum mutlu son kaybolmuştu.

“Kızım,” diyen annemin sesi artık daha yakındı. “ne arıyorsun?” Ona bakmadan delirmiş gibi sayfaları çevirmeye devam ettim. O mutlu sona ulaşmayı umdum.

“Mutlu bir son mu arıyorsun kızım?” diyen babamın sesiydi. Bu sefer babama başımı kaldırıp baktığımda yaşadığım dehşet nefesimi kesmişti. Babam karşımdaydı, elinde kanlı bir bıçak. Annem yanımdaydı, göğsünün altından bıçaklanmıştı. “Sen hâlâ mutlu sonlara inanıyor musun yoksa?”

Korkuyla geriye doğru çekilip ayağa kalkmaya çalıştığım sırada tökezleyip yere tekrar düşmüştüm. Yerde ki cam parçaları avucumu doldurmuştu, yerde cam parçası olduğunu ise canımın yanması ile ancak anlayabilmiştim. Canımın yanmasını umursamadım ve elimi kırık cam parçalarını önemsemeden yere bastırıp, ayağa kalktım. Elim daha fazla parçalandı, parmaklarımı saran kan yere damladı, canım daha fazla yandı ama artık ayağa kalkabilmiştim.

OYUN SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin