14. Bölüm: Anılar ve Acılar

60 41 1
                                    

14. Bölüm: ANILAR ve ACILAR

(Yazarın anlatımıyla)

Birkaç saat önce...

Hayatın bazen bir arabanın camından dışarıyı izliyormuşsuncasına akıp gider, ve bunu istesende engelleyemezsin

Ve o an kadere inanmaya başlarsın çünkü aslında iradenin bile özgür olmadığını fark edersin. 

Yaşıyorduk, seviyorduk, seviliyorduk, inanıyorduk, acı çekiyorduk eğer şanslıysak bazen gülüyorduk ve sonunda ölüyorduk. Aslında bütün yaşanmışlıklar bile kendi içinde bir döngü içinde kıvranırken kadere inanmamak, kendimize yaptığımız bir hata halini alırdı çünkü her şey için yine sadece kendimizi suçlardık

Aral, kendimi suçlamayı sevmezdi. Hayır, bunun nedeni kendini seviyor olması değildi, bunun nedeni eğer bir gün yaşanmışlıklar için kendini suçlamaya başlarsa omuzlarına yüklenen vicdan azabının onu öldürecek olmasıydı. 

Eğer günün birinde kendini suçlamaya başlarsa, bu yüzleşmeden kaçmak için tek yolu bir kurşun bile olsa düşünmez, o kurşunu kendimi öldürmek için kullanırdı. Aral, eğer bir gün kendimi suçlamaya başlarsa bu yolun sonu intihara giderdi çünkü herkese düşman olsan da bir şekilde yaşardın ama düşman olduğun kişi sen olduğunda, yaşam gözüne eskisi kadar güzel gözükmezdi

Çok küçükken babası Aral'a, “Ne yaparsan yap oğlum,” demişti,
“ama kendini suçlama. Eğer yaşamak istiyorsan bunu yapma çünkü kendini suçladığında yaşama değer gördüğün her şey kayboluvericek. Ne yaparsan yap ben seni hiçbir zaman suçlamayacağım, sende kendini suçlama olur mu? Benim için. Baban için. Çünkü bizim önümüzde çok güzel bir hayat var, kahkaha atacağın anılar var. Bunu mahvetme... ben yaptım, sen yapma oğlum.” 

Ardından saçlarına ufak bir öpücük kondurmuş ve üzerimde ki yorganı biraz daha yukarıya çekmişti. Aral, tam yaşından emin değildi ama çok ufak olmalıydı.

Babası demişti ki, “Kendini suçlama.” Aral, kendimi suçlamayı babası sayesinde bırakmıştı çünkü babası ona her şeye rağmen hayatın güzelliklerini de göstermişti. Sonra demişti ki, “Ne yaparsan yap, ben seni hiçbir zaman suçlamayacağım.” Küçük Aral'ın odasından çıktığında ise yüzümde bir gülümseme ile onu izliyordu. Aral sözümü tutmuştum ama babası sözünü tutmamıştı. Onu suçlamıştı, ondan nefret etmişti.

Aral, onu suçlamıyordu, hayır onu gerçekten suçlamıyordu çünkü öfke, geçmişi silmezdi. Nefret, anıları yok etmezdi, ölüm ise hiçbir gerçeği değiştirmezdi

Hayatının birçok evresinde ölümü düşünmüş, kendinde hayal etmişti. 

İlk intihara giriştiğinde henüz okuma-yazmayı bilmeyecek kadar küçüktü, o yaşta ölmek isteyen çocuğa üzülmüyordu ama en acınası olan saatlerce en acısız ölüm yolunu araştırması olmuştu. 

"Kendimi denize atsam," demişti. "Hayır, midem yırtılacak, su yutacağım. Ve denizin içinde çırpınacağım," o yaşında acı çekmek en çok korktuğu şeydi küçük Aral'ın. "Başıma bir urgan geçirsem," diye düşünmüştü. "Belki de Tanrı bana acır ve canımı çabuk alır. Belki de boynum hemen kırılır ama ya aksi olursa? Ya dakikalarca çırpınırsam, ya urgan koparsa, hem kendimi nerede öldüreceğim ki? Ya birisi görürse? Beni engellerse? İstediğim bu değil mi zaten... kendimi bıçaklasam," diye sormuştu kendi kendine. "Tam kalbimden, hemen ölürüm o halde." Hayır, kalbinden kendini bıçaklayamazdı çünkü insanlar ona bir kalbi yokmuş gibi davranıyordu. Kendi kalbine bir kötülük de o yapamazdı.

OYUN SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin