24. Bölüm: Herkes Her Şeyin Farkında
Parmaklarımla yüzüğümü okşadım ve gevşeterek yukarıya doğru çektim. Jungkook dikkatle yüzüğüme bakıyordu. Sırıtarak, "İnan bana..." dedim, "Bu gece yaptıklarının hiçbirine değmezdi."
Yüzüğü parmağımdan çıkarır çıkarmaz Jungkook'un suratına fırlattım. Parlak yüzük, onun burnuna isabet etti ve yere düştü. Jungkook hafifçe irkilmiş, yüzüğün düştüğü yere bakakalmıştı.
Parmaklarıyla burnunun ucunu ovuşturdu. Ardından başını kaldırdı. Kaşlarını çattığında, "Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu.
Onun sorusunu duymamış gibi davrandım. Öne doğru bir adım attım. "Bekar bir anne, ha?" Bir adım daha attım. "İyi bir seçim." Öfkem içimde dolup taştı ve kahkaha atmaya başladım. "Sen onun eski kocasının yerine geçersin o da senin eski karının yerine geçer. Ne güzel... Bebekleri de seversin zaten. Jeon Jungkook'un hayalini kurduğu o aile! İşte! Hemen karşı odada!"
"Bir ailenin kadın, erkek ve çocuktan oluştuğunu sen söylüyorsun. Ben değil." Benim yükselen sesime karşılık o alçak sesle konuşuyordu.
"Bu, bütün hayatın boyunca istediğin şey değil miydi?" diye sordum. "Bekar bir anneyi görür görmez onu seçtin. Onun belini sardın, bebeğiyle ilgilenmeyi kabul ettin... Sahi, o kadında hayal ettiğin her şey var. Tsuki'den intikamını aldıktan sonra onu unutman dört ay sürdü. Ah... Bizim ilişkimiz biteli iki ay olmuştu değil mi? Sanırım o kadınla ne zaman birlikte olacağını tahmin edebiliyorum..."
Çenesinin seğirdiğini fark ettim. Onun damarına basıyordum. Umurumda değildi. Kalbim paramparçaydı ve onun için atan kalbimi bilerek kırmıştı.
"Başından beri istediğin şey zaten bir kadın ve çocuksa neden televizyona çıkıp bana aşık olduğunu söyledin?!" diye bağırdım. Ellerim titriyordu ve ayak parmaklarıma kadar kasılıyordum. Zihnimi kaplayan kızgınlık ve hayal kırıklığı, bedenime de sirayet etmişti, içimde şiddetli depremler meydana geliyordu.
Sessiz kalmaya devam edeceğini zannettim. Şanslıydım ki bunu yapmadı. Bileğimi sıkıca kavradı ve koluna dokunmamı sağladı. O bileğimi sıktıkça ben de onun kolunu sıktım. "Hatırlıyor musun?" diye sordu. Neden bahsettiğini hemen anlamıştım. Evet... Hatırlıyordum. "Az kalsın senin için ölüyordum," dedi.
"Bu konuda konuşmak istemiyorum..."
Benim için ölebileceğini düşünmek bana iyi hissettirmiyordu. Amber'ı hatırlatıyordu. Bu yüzden elimi geri çekmek istedim ama Jungkook beni daha da sıkı tuttu. Israrla o günü hatırlatmak istedi.
"Taehyung, ben o gün sana yardım etmedim. Senin için kendimi feda ettim. Bana bir şans daha verilse tekrar aynı şeyi yaparım. Tsuki veya bir başkası için yapmam. Senin için yaparım. Üstelik senin hayatını kurtardığımda benim için hiçbir şeydin. Hayatımda henüz bir yerin yoktu... Fakat ben seni hayatımda istemeye başlamıştım. Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun? Bütün o romantik valslerden, öpücüklerden ve hoş sohbetlerden farklı. Tanıştığımız gün sen bana yardım ettin, Taehyung. Sana binlerce kez minnettarım ama aradaki farkı görmeni ve bir daha karşıma geçip saçma sapan konuşmamanı istiyorum. Sen bana yardım ettin, ben senin için canımı feda ettim."
"Senden bunu istemedim!" dedim. Boğazım yanmaya başlamıştı. Konuşmakta zorlanıyordum ama onun karşısında hemen güçsüz düşersem Yura'nın söylediği gibi onun tuzağına düşmüş sayılacaktım. "Benim için ölümden dönmeni istemedim..."
"Zaten senin isteğin üzerine yapmadım. Kendi isteğimle yaptım. Senin var olmanı istediğim için yaptım. Bu, kimse için yapmayacağım bir hareketti. Konu sen olduğunda kendi canım dahil her şeyi ucuz ve basit gördüm. Hâlâ öyle görüyorum, orası ayrı. Sakın beni bir dans için yargılamaya çalışma. Haksızlık etmiş olursun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsal Serenat | Taekook
FanfictionKim Taehyung, doksanlı yılların en meşhur pop yıldızıdır. Şöhrete giden yolunda Katolik kilisesinin desteğini almış ve bir hristiyanın ahlakına uygun düşecek şekilde hayatını yaşamıştır. Ancak beklenmedik bir anda kendisinden sekiz yaş büyük komşusu...