21. Bölüm: Daha Fazla Aşk Şarkısı Yok

6.1K 902 2K
                                    

21. Bölüm: Daha Fazla Aşk Şarkısı Yok

JUNGKOOK

Taehyung, bir kuyruk gibi beni dairemin kapısına kadar takip etti. Başından beri istediği şey zaten stüdyoma girmekti. Benim sessizliğimden faydalanarak içeri girdi. Etrafa şöyle bir baktı. Superman tablosunu görünce gülümsedi. Belki de bunca yolu o tablonun hâlâ yerinde olup olmadığını kontrol etmek için gelmişti.

Telefonum çaldığında stüdyomdaki tuvalete doğru ilerledim. "Kısa bir telefon görüşmesi yapacağım," dedim. Onun suratına bakmak yerine telefon ekranımdaki bilinmeyen numaraya bakıyordum. "Görüşmem bittiğinde seni burada görmek istemiyorum."

Sert sözlerime karşı sessiz kaldı.

Eğer suratına bakarsam, muhtemelen bir kedi yavrusunun bakışlarını görecektim. Sarılmamız bile çok fazlaydı. Taehyung hatasını anlamadan ona karşı yumuşamamalıydım.

Tuvaletin kapısını araladım ve içeri girdim. Ardımdan kapıyı kapatırken, bir an için sessizliğimiz içimi burktu. Böyle olmaktan nefret ediyordum. Ona böyle davranmaktan, yalnız kalmaktan, çaresizlikten, aramızda kapılar olmasından nefret ediyordum.

Telefonu açtığımda yabancı bir adamın sesini işittim, "Alo, Jeon Jungkook ile mi görüşüyorum?"

"Evet?"

"Merhaba, sabahın yedisinde rahatsız ettiğim için özür dilerim, ben Mateo. Düet için beni seçmişsiniz."

"Ah... Evet. Merhaba, Mateo. Bu kadar erken aramanı beklemiyordum."

"Pratik yaptığım için geceleri uyumuyorum. Düet haberi beni heyecanlandırdığı için sabah erkenden sizi aramak istedim. Fazla aceleciyim, özür dilerim."

"Sorun değil."

"Bugün görüşme imkânımız var mı? Albümü dinlemeyi çok isterim..."

"Ne zaman müsaitsen görüşebiliriz."

"Ben şimdi de müsaitim ama..."

"Sabaha kadar uyumamışsın. Eve gidip biraz dinlen. Öğleden sonra buluşabiliriz."

Bu cümleyi fazla düşünmeden söylemiştim. Herhangi birine söylenecek herhangi bir cümleydi. Son derece sıradandı ancak karşımdaki genç adam tatlı bir kıkırtı eşliğinde, "Çok incesiniz, çok naziksiniz..." demeye başladı.

Farkında olmadan onun sevgisini kazanmıştım.

Oysaki suratımı görseydi hiçbir şey hissetmediğimi bilirdi.

"Rica ederim," dedim. "Öğleden sonra ben seni ararım. İyi günler."

"Tamam!" dedi heyecanla. "Sizden haber bekleyeceğim. Hoşça kalın!"

Telefonu kapattığımda iç çektim. Mateo'nun enerjik ve istekli tavrı, bana Taehyung'u hatırlatıyordu. Telefonu kapatmayı bilmezdi, konuştukça konuşurdu. En ufak bir şeye alınır, en küçük bir şeye heyecanlanırdı. Onu özlüyordum. Eski Taehyung'u... Aşık olmadığım Taehyung'u özlüyordum.

Elimi kapı koluna attığımda, dışarı adım atmaktan önce bir an tereddüt ettim. Dışarıdaki sessizlik, odanın içindeki gergin atmosferi tahmin etmeme yardımcı oldu. Muhtemelen Taehyung hala içerideydi çünkü herhangi bir kapı gıcırtısı duymamıştım. Onu kovmak zor olacaktı, fakat bunu yapmaktan başka seçeneğim yoktu. Nihayetinde kapıyı yavaşça çektim ve dışarı adım attım. Taehyung, stüdyomdaki büyük koltukta oturuyordu.

O kocaman telefonu derin cebime yerleştirdikten sonra, "Gitmeni söylemiştim," dedim. Sonunda göz göze geldik. İçimi titretti. Üzgün görünüyordu. Ona acıdığım için önce kendime sonra da ona sinirleniyordum. Biraz daha sokağa atılmış yavru kedi gibi davranırsa ondan nefret etmeye başlayacaktım.

Kutsal Serenat | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin