15. Bölüm: Slovenya Tatili
JUNGKOOK
"Yura, kiliseye hiç geri dönmemiş," dedi Taehyung. Telefondan aldığı haberler gayet iyiydi fakat yüz ifadesi iyi değildi. İçini kemiren korkunç bir şüphe vardı.
"Bu iyi bir haber, Taehyung." Bir ilkokul öğretmeni gibi şefkatli bir tonda, tane tane konuşmuştum. "Canını sıkacak bir durum yok. Asma suratını."
"Canımı sıkan çok fazla durum var ama yapabileceğim hiçbir şey yok."
"Yura'nın ses tonu nasıldı? Birbirinizi az çok tanıyorsunuz. Hissetmiş olmalısın."
"Sesinde imalı bir şeyler sezmedim. Muhtemelen... Görmedi. Belki de görmemiş gibi davranıyordur, bilmiyorum." Baş parmağı ve işaret parmağıyla iki gözünü ovuşturdu ve inledi. "Hiçbir şey bilmiyorum." Bir rüyadan uyanmak istercesine gözlerini kırpıştırdı. Ardından yorgun bakışlarını üzerime çevirdi. Benim sakinliğim ona bulaştı, "Aç mısın?" diye sordu. "Yemeğimiz... Mahvoldu. Üzgünüm. Kafam yerinde değil. Keşke böyle olmasaydı."
"Her zaman böyle mi olacağız Taehyung?"
"Nasıl?"
"Seni ne zaman öpsem cesurca karşılık veriyorsun ancak sonrasında beni kırıyorsun."
"Elimde değil. Seninle ilgili kafamı karıştıran çok şey var."
"Bana güvenmediğini biliyorum. Sen bana güvenmediğin sürece ben de sana güvenemem."
"Yapabileceğim bir şey yok."
"Var. Sadece yapmak istemiyorsun."
"Amber mevzusunun üzeri çabucak kapandı. Bu bana doğru gelmiyor. Amber'ın zorbaları şu anda dışarıdalar. Bu nasıl mümkün olabilir Jungkook?"
"Bir şey söylemek istemiyorum çünkü ne söylersem söyleyim içini rahatlatmayacak. Yine aşırı düşünmeye devam edeceksin. Haddimi aşmayan tek bir fikrim var, o da Amber mevzusu yüzünden bana sinirlenmenin saçmalıktan ibaret olması."
"O çocuğun gay olarak anılmasına ben sebep oldum. Üstelik asıl yapmaya çalıştığım şey bu değildi. Canı tehlikeye girmesin diye onun bir erkekle birlikte olduğunu söyledim, bu esnada başka bir meseleyi saklamaya çalışıyordum. İkisi de onun ölümüne sebep olacakmış meğer. Bilmiyordum ki."
"Tamam, benim bu mevzuyla bir alakam yok. Neden sabah durduk yere bana çattın?"
"Çünkü Amber'ın yaşadıklarını yaşayabilirim, Jungkook!"
"Böyle bir şeye izin vermem."
"Nasıl?"
"Benimle birlikte olursan kendi kendini incitmene bile izin vermem." Yanaklarını avuçlarımın arasına aldım. Simsiyah gözlerimi onun koyu kahverengi gözlerine diktim. Kararlı bakışlarım altında bir süre sessiz kaldı. Ona oyun oynamadığımı ve gerçekten ondan hoşlandığımı hissettirmeye çalışıyordum. Bir anda ellerimi itti ve eskisi gibi önüne döndü. "Şu lanet otel odasından ayrılabilir miyiz, lütfen?" dedi. Birlikte olma mevzusunu geçiştirmeye çalışıyordu.
Elleriyle bedenini sardı ve üşüyormuş gibi avuçlarını kollarına sürttü. "Burası tüylerimi diken diken ediyor."
"Neden? Burada seviştik."
"Sonrasında burası can sıkıcı oldu. Sanki kapı açılacak ve tanıdık birisi gelecekmiş gibi hissediyorum."
"Amber mı gelecek Taehyung? Hâlâ Amber'ı mı düşünüyorsun?"
"Off... Yeter ki şu lanet odadan kurtulalım."
"Burası benim otel odam," diyerek valizimi işaret ettim. "Yoksa... Sen bir süre daha benimle kalmayı mı planlıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsal Serenat | Taekook
FanfictionKim Taehyung, doksanlı yılların en meşhur pop yıldızıdır. Şöhrete giden yolunda Katolik kilisesinin desteğini almış ve bir hristiyanın ahlakına uygun düşecek şekilde hayatını yaşamıştır. Ancak beklenmedik bir anda kendisinden sekiz yaş büyük komşusu...