12. Bölüm: Artık Arkadaş Kalmamız İmkânsız
JUNGKOOK
Avukatımla gecenin ikisinde hastanedeki kantinde buluştuğumda gümüş rengi sert sandalyelerden birine oturdum. Hemen karşıma da şüpheli listemde bir numara olan avukatım oturdu. Birkaç saat önce Taehyung'la aramızda geçenleri hâlâ atlatamamıştım. Bu yüzden karşımdaki adamın ne söylediğine anlam vermekte zorlanıyordum.
Önümde bir kâğıt vardı. Bunlar DNA testinin sonuçları olmalıydı. Kendimi yağmurlu bir günde otobüs yolculuğu yapıyormuş gibi hissediyordum. Buğulu camların ardından avukatıma bakıyordum. Hiçbir şey duymuyordum. Sadece cama çarpan damlaların sesi vardı. Avukatım adeta otobüsün dışındaydı ve ben yapayalnızdım.
Dudaklarım anlama becerilerimi tamamen yitirmişim gibi hafifçe aralıktı. Gözlerimi bir an olsun kırpmıyordum. Avukatım bendeki garipliği fark edince elindeki tükenmez kalemle alnıma dokundu ve başımı hafifçe geriye itti. "Jungkook?" dedi. "Beni duyuyor musun?"
"Ne?"
"Evi alabiliriz."
"Neyi?"
"Evi. Tsuki'yle beş senedir birlikte yaşadığınız o evi alabiliriz."
"Ah... Bunu istemiyorum."
"Tsuki'nin geliri seninkinden on kat fazla. Bu yüzden... Ondan bir şeyler alman iyi olur."
"Hayır, Tsuki'den hiçbir şey istemiyorum. Sadece boşanmak istiyorum."
"Bebeğin senden olmaması da bir an önce kaçma isteğini tetikliyor, farkındayım, yine de ev mevzusunu çok iyi düşün. Şu anda arabandan başka sana ait hiçbir şey yok."
Yutkundum. "Benim bebeğim değil miymiş?"
"Bir saattir ne anlatıyorum acaba?"
"Üzgünüm. Seni dinleyemedim. Gerçekten benim bebeğim değil mi?"
Bana uzattığı kâğıda bakarken aniden gözlerimden yaşlar süzüldü. Titreyen parmaklarımla tuzlu taneleri nazikçe sildim. Niçin ağladığımı bilmiyordum. Üç ay önce bu bebeğin benden olmamasına yüzde elli ihtimal vermiştim zaten. Şimdi neden bu kadar etkilenmiştim? Yoksa bu gözyaşları Taehyung tarafından terk edildiğim için miydi? Belki de bu ağır mücadeleyi tek başıma sürdürmek zorunda kaldığım için ağlıyordum. Belirsiz bir hüzün, göğsümün derinliklerinde biriken karmaşık hislerimin yankısı gibiydi. Kendime şunu net bir şekilde itiraf ettim: Yalnızım. Bu bebeği de yalnızlığıma bir çare olarak görmüştüm. Oysaki bebek en başından beri benim olmamıştı. Otuz iki senelik hayatımda bana ait olan tek bir şey yoktu.
Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi ki? Bunca senedir bir tane kalp benim için atmamış mıydı?
Benim yalnızlığımı dindar insanlar bile kutsal sayamazlardı. Bir insanın bu kadar yalnız olmasını herkes anormal görürdü. Ben de görüyordum ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Tutunabileceğim kimsem de yoktu.
***
Çiftlik evine gitmek istemedim. Orası Taehyung'a ait gibiydi. Eve de gidemedim. Orası da Tsuki'ye aitti. Bana ait olan bir tek stüdyom vardı. Gerçi stüdyom da Taehyung'un anılarıyla doluydu. İçeri girer girmez benim için yaptırdı Superman tablosunu gördüm. Çiviyle duvara çakmadığım için yerde dik vaziyette duruyordu. Tablonun önüne çöktüm ve uzun uzun baktım.
O gün babasına yakalanmıştık. Babasının sadece oyun oynayan iki yetişkine verdiği korkunç tepkiyi hatırlıyorum. Onu sakinleştirmek için bir yalan uydurmuştuk. Taehyung'un neden benden uzak durmak istediğini anlıyordum. Küçük bir oyun dahi Katolikler için korkunçtu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsal Serenat | Taekook
FanficKim Taehyung, doksanlı yılların en meşhur pop yıldızıdır. Şöhrete giden yolunda Katolik kilisesinin desteğini almış ve bir hristiyanın ahlakına uygun düşecek şekilde hayatını yaşamıştır. Ancak beklenmedik bir anda kendisinden sekiz yaş büyük komşusu...