28. Bölüm: Sahte Kimlikler

5.4K 712 2.1K
                                    

28. Bölüm: Sahte Kimlikler

JUNGKOOK

Minsuk'un yanından geçip patronumun odasına girdiğimde odanın ortasındaki büyük masa beni karşıladı. Masanın iki tarafında karşılıklı oturan iki adam vardı. Biri patronum diğeri de Andrew. Keyifli görünüyorlardı. Gülen suratları beni gördüklerinde dahi solmamıştı. Epey keyifli bir muhabbet ediyorlardı. Patronum neşeli ses tonuyla, "Jungkook, hoş geldin!" dedi.

"Gitmeden önce size uğramak istedim."

"Ah... Sen gitmekte kararlı mıydın?" diye sordu patronum. "Bunun kısa bir bunalım süreci olduğunu düşünmüştüm."

"Hayır, biletimi aldım. Yarın sabah yola çıkıyorum. Buradaki tek varlığım stüdyom ve içindeki birkaç eşya. O eşyaları da en yakın arkadaşıma emanet edeceğim. Gözüm arkada kalmayacak."

"Haydi ya..." Patronum üzülmüş gibi davrandı. "Neyse, Japonya'ya sık sık seyahat ediyorum. Yeni projelerinde görüşürüz. Eminim Japon müzik sektörü senin gibi bir rapçiyi güzel değerlendirecektir."

Gözlerim konuşmanın başından beri sessiz kalan Andrew'a kaydı. Göz göze geldiğimiz anda bir şeyler söylemek zorunda hissetmiş gibi, "Yolun açık olsun," dedi sakin bir ses tonuyla. Suratındaki ifadeye bir anlam veremiyordum. Ne hissediyordu acaba?

Ondan şüphelenmek bana hiçbir şey kaybettirmezdi. Bir plan yapmıştım ve bunu uygulayacaktım. Her şey şansıma kalmıştı. Bugüne kadar hep şanssız bir adam olmuştum. Belki bu sefer şeytanın bacağını kırabilirdim...

"Teşekkür ederim," dedim. "Bir daha ne zaman görüşürüz bilmiyorum ama kendinize iyi bakın."

"Sen de kendine iyi bak, Jungkook," dedi patronum. Andrew sessiz kaldı ve bana veda etmedi. İçimdeki ses, "Orada olacak..." diye fısıldadı. "Ses dinleme cihazını almak için orada olacak..."

İçimdeki ses kendini tekrarlamaya devam ederken odadan ayrıldım. Minsuk'la göz göze geldik ama tek kelime etmedik. Acaba içeride konuşulanları duymuş muydu? Her neyse... Onunla bir işim yoktu. Benim odağım Andrew denilen o herifti.

Vaktinde Taehyung için söyledikleri tekrardan zihnime doluştu. Ürperdim. O adam gerçekten Taehyung'dan nefret ediyordu. Tıpkı peşindeki katil gibi...

Hayır... Belki de o kadar nefret etmiyordu... Ah, bilmiyorum. Kafam allak bullak. O an yapabileceğim en iyi şeyi yaptım ve yarın için bir bilet almak üzere yola çıktım. Eğer katil Andrew ise kesinlikle bir şeyleri kontrol edecek, sözüme inanmak için kanıt arayacaktı. Ona istediği kanıtı vermeliydim. Bir bilet almalıydım. Sonrasında gerçekten Japonya'ya gittiğime dair onu inandırmalıydım.

"Orada olacak," dedi içimdeki ses. "Katil, ses dinleme cihazını almak için geri dönecek. Vazgeçtiğini zannedecek. Rahatça fare kapanına doğru ilerleyecek. İnsan en çok karşı tarafın vazgeçtiğine emin olduğunda rahatça hareket eder. Katil de olsa herkesin içinde aynı uslanmaz güven vardır. Aniden güveniriz ve bir açık veririz. Katil bizim sözümüze güvenecek çünkü bizi çaresiz bıraktığını düşünecek. Belki de katilin en büyük problemi kendisi dışındaki herkesi küçümsemesidir. Kedinin fareden daha güçlü olması farenin her zaman yem olacağı anlamına gelmez. Küçücük deliklere sığınan fare, kediyi kendisine çekerek o küçücük deliğe koca gövdesinin sıkışmasını ve mahsur kalmasını sağlayabilir."

***

TAEHYUNG

Dedektifin dairesine girdiğimde beni öncekinden farksız bir manzara karşıladı. Koridorda koşuşturan küçük bir çocuk vardı. Poposuna bağlanmış olan bez, hiperaktif hareketlerinden ötürü hafifçe aşağı kaymış ve yamulmuştu. O kadar komik görünüyordu ki kapının önünde durup bir süre onun koşuşturmasını izledim. Evdeki bakıcı kadın, çocuğun peşinden koşuşturuyor, elindeki peçeteyle çocuğun üzerine düşen yemek lekelerini temizlemeye çalışıyordu.

Kutsal Serenat | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin