18. Bölüm: Ölü Bir Kızın Yerine Geç
O sabah, Jungkook'la buluşmaya gitmedim. Ona öğleden sonra otele uğrayacağıma dair bir mesaj attım. Mesajlaşmayla arası hiç iyi olmayan Jungkook beni defalarca kez aradı ancak ona söyleyebilecek tek kelimem dahi olmadığı için aramalarını cevaplamadım. Yura'yla buluşup konuştuktan sonra belki Jungkook'a bir açıklama yapabilirdim. Şimdilik her şey karmakarışıktı.
Yura'nın grup arkadaşlarıyla kaldığı yurdun önüne arabamı park ettim. Etrafta beni gözetleyen birileri var mı diye kontrol ederken yurdun kapısından çıkan uzun bacaklı genç bir kız, suratının yarısını kapatan kapüşonu ile yağmurun altında koşuşturmaya başladı. Benim arabama doğru geliyordu. Yura, ona gönderdiğim çağrıyı en kısa sürede yanıtlamış ve benimle buluşmaya razı olmuştu.
İşler şimdi derinleşiyor, oynadığım oyunun en zor seviyesine yaklaşıyordum.
Islanmış bir halde arabama bindiğinde klimanın sıcaklık ayarını biraz yükselttim. Gülümseyerek, "Hoş geldin," dedim. "Islanmışsın. Yağmurlu bir günde aniden çağırdığım için kusura bakma." Üzerinde eşofmanlar vardı. Çağrımı alır almaz dışarı fırlamış olmalıydı.
"Önemli değil," dedi nefes nefeseyken. "Benimle ne hakkında konuşmak istiyorsun?"
"Bir şeyler içmek ister misin ya da burada mı konuşmak istersin?"
"Öğleden sonra işe dönmem gerekiyor. Eğer darılmazsan burada konuşmak isterim."
Boğazımı temizledim ve önemli bir konuşma yapmak üzere kendimi hazırladım. "Yura," dedim her zamankinden daha ciddi bir tonda. "Benden bir şey iste."
Hayretle, "Senden ne isteyebilirim ki?" diye sordu.
"Senin için her şeyi yapabilirim. Böyle bir gücüm var."
"Evet, biliyorum."
"O halde benden bir şey iste. Büyük bir şey iste."
"Senden hiçbir şey istemiyorum, Taehyung."
"Eğer istersen... Kendimi iyi hissederim."
"Senden hiçbir şey istemiyorum ve beklemiyorum. Neden bir anda böyle davrandığını anlayamadım."
"VOGUE kapağı için poz vermek ister misin? Ülkedeki en ünlü kadınlardan birisi olmanı sağlayabilirim."
"Bunu daha önceden de konuşmuştuk," dedi ve dünyanın en sinir bozucu gülüşüyle karşılık verdi. İnanılmaz sakindi. O ne kadar sakinse ben de o kadar gergindim. Bacağımı titrettiğimi onun bakışıyla fark ettim. Hemen sol bacağımı durdurdum. Bu sefer parmaklarımla direksiyonu sıkmaya başladım. Bedenim bir türlü sabit durmuyordu.
"Benim bir hedefim yok," dedi Yura. "Çok para ve şöhret istemiyorum. Paraya ihtiyacım var. Beni delirtmeyecek miktarda paradan bahsediyorum. Bir memur olabilecek kadar okumadım. Müzik benim tek çaremdi."
"Her insan VOGUE kapağı olmak ister."
"Dergi okumuyorum," dedi keskin bir tonda. "Bu yüzden dergi kapağı da olmak istemiyorum. Derginin ne kadar ünlü olduğu da umurumda değil."
Amacıma ulaşamamıştım. Ona büyük bir iyilik yaparak karşılığında büyük bir şey isteyecektim ama Yura sanki niyetimi biliyormuş gibi beni engelliyordu. Elimi kolumu bağlamıştı. Sakinliği beni mahvediyordu. Dişlerimi gıcırdattım, "Ne olur, benden bir şeyler iste..." dedim. "Bir şey iste... Bir şey iste ki yüzüne bakacak cesaretim olsun." Başımı direksiyona yasladım. Neredeyse oracıkta ağlayacaktım. Yura, omzuma dokunarak, "Benden bir şey mi isteyecektin?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsal Serenat | Taekook
FanfictionKim Taehyung, doksanlı yılların en meşhur pop yıldızıdır. Şöhrete giden yolunda Katolik kilisesinin desteğini almış ve bir hristiyanın ahlakına uygun düşecek şekilde hayatını yaşamıştır. Ancak beklenmedik bir anda kendisinden sekiz yaş büyük komşusu...