Selamün aleyküm nesquik taneleriiim ben geldim nasılsınız?
Nesquik bağımlısı keyifli okumalar diler~
* * *
Bir haftadır monoton geçen günlerin ardından yağmurlu bir sabahla hastaneye fazlasıyla ıslanmış bir şekilde giriş yaptım. Yanıma şemsiye alamadığım ve hava durumuna bakmadığım için bir anda otobüs durağına yürürken yağmura yakalanmıştım. Otobüsün gelmesine de birkaç dakika olunca eve dönmek yerine kendimi Allah'a emanet ederek gitmeyi tercih etmiştim.
Hem yağmur bereket değil miydi yahu?
Yüzümün asık olmasına engel olamayarak girdim hastaneye. Haftalardır Filistin'de devam eden bir soykırım vardı evet ama dün gördüğüm görüntüler beni daha da kahretmişti.
Güvenli bölge olarak ilan edilen ve insanların çadırlara sığındığı Refah bölgesi bombalanmıştı ve dün bir baba o patlamada kafası kopan bebeğini havaya kaldırarak acısını dünyaya haykırmaya çalışmıştı.
Düşünebiliyor musunuz?
DÜN, FİLİSTİN'DE BİR BABA KAFASI KOPAN BEBEĞİNİ HAVAYA KALDIRARAK ACISINI DÜNYA'YA DUYURMAYA ÇALIŞTI.
O görüntüler, o çığlıklar öyle dolanıyordu ki zihnimde...gözlerimin önünden gitmek bilmiyordu.
Boynumdaki kefiyeyi düzeltirken hastanedekilerin tuhaf bakışları eşliğinde kızların ortak odasına doğru ilerledim. Daha dün kargodan gelmişti ve yeni takabildiğime çok sevinmiştim.
Kefiyenin üzerindeki her bir desenin ayrı bir anlamı vardı ve Filistin'deki direnişin en büyük sembollerinden biriydi. Fakat bunun anlamını bilmeyen bazı cahiller terö*istlerin taktıklarına benzettiği için nefretle bakabiliyordu.
Onaylamaz bir şekilde cık cıklayarak odaya girdikten sonra mini sırt çantamı koltuğa bıraktım ve neredeyse ayak bileklerime kadar uzanan siyah kabanımı çıkardım.
Siyah bol elbisemin üzerine giydiğim ve yine bana kat kat bol olan siyah beyaz çizgili sweatimi düzelttikten sonra eşarbımı omzumu ve göğüslerimi örtecek bir şekilde tekrar yaptım. Havalar çok soğuk olduğu için kat kat giyinmek zorunda kalıyordum.
Aynadan son kez tipimi düzelttikten sonra önlüğümü ve steteskopumu da taktım. Telefonu da cebime atıp koşar adımlarla odadan çıktım. Ben çıkarken kızlardan bir kaçı daha hazırlanmak için odaya giriyordu. Onlara baş selamı verip kendimi hafif bir gülümsemeye zorladıktan sonra bugün görevli olduğum yeşil alana doğru ilerledim.
Bugün yeşil alanda görevli olduğum için içim rahattı. Genelde çok hafif vakalar geldiği için hem ruhen hem de bedenen çok yorulmuyordunuz. Dün gece gördüğüm haberlerden sonra 3'e kadar uyuyamamıştım çünkü gözüme uyku girmemişti. Bugün bir de kırmızı alanda olsaydım şuan daha feci hâlde olurdum sanırım.
Sonrasında aklıma Gazze'de bir hastanenin bombalandığı ve de ölü bedenlerin arasına kürsü yerleştirip dünya sağlık örgütüne yardım çağrısında bulunmak zorunda kalan doktorların görüntüleri geldi.
Sâhi şuan üzerimize bir bomba düşseydi, o ânın korkusuyla kendimi mi korumaya çalışırdım, yoksa kısıtlı tıbbi malzemelerle mahşer yerine dönen bir hastanede insanlara yardım etmeye mi çalışırdım? Peki ya o ânları ömrüm boyunca unutabilir miydim ki? Unutamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hızlı ve Feraceli
Teen FictionHastanede staja başlayalı henüz bir hafta geçmişken bitkin bir halde elinizde çiğ köfte dürümünüzle, yanınızda tanımadığınız bir kızla asansöre bindikten sonra tam kapılar kapanırken içeriye silahlı bir adam girip; "Gençler zahmet olmazsa eller yuk...