Selamün aleyküm gençlerr
Bölüme geçelim'☆
🌻 🌻 🌻
Biz Asya'yla meraklı ve endişeli bakışlar atarken ambulansın kapıları açıldı ve gördüğümüz şeyle kalakaldık. Benim ağzım şaşkınlıkla açılırken Aslıhan ve Sinem'in de benden farksız olmadığını gördüm. Onlar da dehşet içindeydi fakat baş hekim ve Kerem Hoca hiç vakit kaybetmeden sedyeden tutup onu kırmızı alana doğru götürdüler.
"Aslıhan, Sinem kendinize gelin hemen ve ameliyathaneyi hazırlayın!"
Muhtemelen ellili yaşlarda olan adamın göğsüne kırık bir cam şişe saplanmıştı ve her taraf kandı. Yüzü, gözü, heryeri...
"Tamam hocam." diye bağıran Sinem koşarak ameliyathaneye ilerledi ve Aslıhan da onu takip etti. Şu an onların yerinde olsaydım muhtemelen benim de elim ayağıma girerdi çünkü daha çok yeniydik ve ilk defa böyle ağır bir vaka görüyorduk.
Hastanın sedyesini hızla ameliyathaneye götürürlerken Asya'nın koluma dokunmasıyla kendime geldim ve bakışlarımı ona çevirdim.
"Kendi görev alanımıza geçsek iyi olur yoksa bir ton azar yiyeceğiz Kerem Hoca'dan." dediğinde onu onaylarak başımı salladım ve sarı alana doğru yürümeye başladım.
Acil üç bölüme ayrılırdı; kırmızı alan, sarı alan ve yeşil alan. Her gün her alanda farklı kişiler bir gün boyunca nöbet tutardı.
Kırmızı alanda yaralı olanlar tedavi edilirdi. Dikiş atılır, pansuman yapılır veyahutta sonda takılırdı. Sarı alanda ise karın ağrısı veyahutta kalp ağrısı olanlar gelirdi yani daha çok içten hastalıklar diyebiliriz. Hastaların göz bebeklerini ışıkla kontrol eder ve bazı testler yapardık. Yeşil alanda ise en hafif vakalar olurdu. Öksürük ve nezle tarzında hastalıklara bakan bölüm diyebiliriz.
Melek ve Rana gelen hastalarla ilgilenmeye başlarken biz de kendi alanımıza geçip sırayla gelen hastalarla ilgilendik. Bazılarıyla ben, bazılarıyla ise Asya ilgileniyordu. Bazen sorunlu hastalar da çıkmıyor değildi. Hani şu tartışma çıkarmak için yer arayan tiplerden bahsediyorum. Hah işte onlar insanı çileden çıkaracak duruma getirebiliyordu.
Hastaların biraz azaldığını fark edince kahve makinesinden iki tane kahve kapıp gelmiştim. Asya'nın elimdeki kahveleri görünce gözleri parlamış ve minnet dolu bir bakış atmıştı. Odadaki son hastayı da gönderdikten sonra koltuklara oturup kahvemizi yudumlamaya başladık. Oturduğumuz anda ne kadar yorulduğumuzu fark etmiştik aslında.
"Of az önceki kadın tutturdu bana serum takın diye. Teyze gerek yok verdiğim hapı iç diyorum olmaz ben kendimi kötü hissediyorum bir tane serum taksan ölmezsin diyor. Zar zor ikna edip gönderdim ama giderken bana beni öldürecekmiş gibi bakıyordu." dediğimde Asya gülmeye başladı. Ben de kendimi gülmemek için zor tutarak konuşmaya devam ettim.
"Hayır aslında o serumun ona bir faydası dokunmayacak ama bizim Türk milleti herşeyin serumla hallolacağını düşünüyor. Halbuki serumun yaptığı birşey yok ama onlar psikolojik olarak iyi geldiklerini düşündüğünden iyileşiyorlar." dedim gülerek.
"Duyduğum en haklı isyan olabilir." dedi Asya da. Ardından ise hastaları daha fazla bekletmemek adına tekrar işe koyulduk. Ara vermeden 3 saat daha çalıştığımızda hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Son hastanın da test sonuçlarını kontrol ettikten sonra etrafa şöyle bir bakış attım. Dün atarlanıp ardından da baş hekim olduğunu öğrendiğim ve bana deli kız diyen adamın elindeki kağıtlara bakarak bu tarafa yürüdüğünü gördüm. Bir eliyle yuvarlak siyah gözlüklerini düzektirken diğer eliyle sayfaları çeviriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hızlı ve Feraceli
Teen FictionHastanede staja başlayalı henüz bir hafta geçmişken bitkin bir halde elinizde çiğ köfte dürümünüzle, yanınızda tanımadığınız bir kızla asansöre bindikten sonra tam kapılar kapanırken içeriye silahlı bir adam girip; "Gençler zahmet olmazsa eller yuk...