Selâmün aleyküm gençleer
Yıldıza da basmayı unutmayınn'☆
* * *
Isıtıcıdaki suyun kaynadığını görünce elime alıp bardağın içine doldurdum. Sıcak buhar yüzüme vururken, kahve kokusu çoktan beni tesiri altına almıştı. Isıtıcıyı yerine koyduktan sonra kupa bardağımı elime aldım ve burnuma götürüp o mis gibi kahve kokusunu içime çektim.
Ah kahveler aşkına, neler oluyordu bana?
İçimden kendi kurduğum cümleye sesli bir şekilde gülerken mutfaktan çıktım ve salonda çay içen annemgilin yanına gittim.
Bugün sabah yaşanan tatsız olayın ardından baygın halde duran adamı polisler karakola götürüp gözaltına almışlardı. Ardından Melek'in ifadesini almışlardı. Benimkini ise bilincim yerine geldikten sonra almışlardı. O kadar sinir, stres vücuda ağır gelip taşıyamamıştı tabii. O yüzden bayılmıştım. Annemgille de, ifade verdikten sonra hastanenin bahçesinde kafeteryaya oturup konuşmuştuk. Polisler elinde silah olduğu ve korku anında bizi yaralayabileceği için onu tehdit etmemişler, sessizce kapıyı açmaya çalışmışlardı. İki gün sonra mahkeme vardı ve oraya ben de gidecektim.
İfadelerin alınmasının ardından ben bahçede annem ve babamla sohbet ederken Melek mahcup bir şekilde yanıma geldi. Bakır tonlarındaki kıvırcık saçları ve yüzündeki çilleriyle gözüme çok tatlı görünüyordu fakat cidden orada sesli sesli ağlarken çok sinir olmuştum.
"Merhaba. Ben kırılan telefonunuzu yarın telafi edeceğimi bildirmek istedim."
Oturduğum yerden ayağa kalktım ve hızla elimi iki yana salladım.
"Hayır gerek yok, ben onu o anki sinirle söyledim." dediğimdeyse bana bir tebessüm yolladı ve konuşmak için dudaklarını araladı.
"Yok gerçekten bugün yaptığın iyiliğin bedelini bir telefonla ödeyemem bile. Sen olmasan belki de çoktan..." dediğinde devam edemedi ve yutkundu. Gözlerinden bir damla yaş yanaklarına süzülürken eğdiği kafasını kaldırdı ve minnet dolu gülümsemesinden yolladı.
"Her şey için teşekkür ederim."
"Rica ederim estağfurullah. O silah dolu olsaydı benim bile yapabileceğim birşey olmazdı."
"Şey telefon numaranı alabilir miyim? Yarın sana telefonu ulaştırmam için iletişim kurmam ge- bir saniye telefonun yok ki zaten." deyip eliyle alnına bir tane yapıştırdı.
Ben gülmeye başlayınca o da gülmeye başladı. Ve nefes nefeseyken cümle kurmaya çalıştı.
"Bugün beyin fonksiyonlarım çalışmayı unuttular sanırım."
"Senden bir farkım yok dostum merak etme." dedim ben de gülüşlerimin arasında.
"O zaman yarın saat öğlen 13.00'da kafeteryada ol. Görüşürüz. Tekrardan teşekkürler herşey için."
"Tamamdır. Rica ederim, teşekkür etmeni gerektirecek birşey yaptığımı düşünmüyorum."
El sallayıp yanımdan uzaklaşırken ben de ona el sallamış, ardından da hastane dinlenmem için erkenden eve gitmeme izin vermişti. Eve geldikten sonra annemin yaptığı o sıcacaık yemekleri yedikten sonra odamda bir süre dinlenmiştim. Şimdi de elimde kahvemle annemgille salonda oturuyordum.
Televizyonda talk show izleyerek gülüyor, bir yandan da içeceklerimizi yudumluyorduk.
"Kızım sen o adamı dövecek cesareti nereden buldun Allah aşkına?" dedi babam keyifle bana bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hızlı ve Feraceli
Novela JuvenilHastanede staja başlayalı henüz bir hafta geçmişken bitkin bir halde elinizde çiğ köfte dürümünüzle, yanınızda tanımadığınız bir kızla asansöre bindikten sonra tam kapılar kapanırken içeriye silahlı bir adam girip; "Gençler zahmet olmazsa eller yuk...