***
Merhabalar, şimdi bu hikayemiz Songül'ün babasını kaybettikten sonra herşeye şüphe içinde yaklaşmasını ve bunu kontrol edememesini anlatıyor. Çocukluktan bir kesit ile başlıyorum.2001/ Hakkari
1.BÖLÜM / GEÇMİŞTEN GELEN RUHLAR
"Ne zaman geleceksin baba" diyordu küçük kız ankesörlü telefonun kablosu ile oynarken. Babası nereden bakılırsa üç aydır görevde idi. Evdeki herkes özlemişti Aslan beyi ama ne çare, görev işte gelmiyordu.
"En yakın zamanda kızım, sen üfle pastanı beni bekleme Sadi ile oynayın"
"O benimle oynamıyor baba! " Diye çıkıştı hemen küçük kız " Sürekli ödev yapıyor, sanki bir saatcik çalışmazsa gerizekalı olur"
Aslan bey gülümsedi. "Ağzını bozma güzelim. Hadi kapatıyorum kendine iyi bak annene iyi bak" Songül gülümsedi " tamam babacığım" diyerek telefonu annesine uzattı ve odadan çıktı.
Minik bedenine giydiği yeşil tüllü elbise ona oldukça yakışmıştı, ayrıca gözleri ile uyum sağlıyordu.
"Sadikooooo" diye bağırarak uzun koridordan geçti ve oturma odasına girdi.
Tamda tahmin ettiği gibi. Sadi küçük sehpaya matematik kitabını koymuş elindeki kalem ile düşünüyordu.
"Bağırma Yosun ayrıca seninle oynayamam git Sema ile oyna ben gelemem" Songül hızlıca çocuğun dibine girip koltuğunun altına sokuldu.
"Lüpten, Sema daha bebek ayyıca oynamayı bilmiyo" daha beş yaşında olduğu için dili tam dönmeyen çocuğa gülümsedi Sadi.
Gözleri yeşildi bu yüzden Sadi ona Songül değil kendi uydurduğu yosun ismini takardı hep. Onu sevmediği için değil ceza vermek istediği için oynamazdı. Songül'ün uzun ısrarları nafile kalmıştı Sadi asla kalkmıyordu. Aklına gelen ani fikir ile Sadi'nin önündeki kitabı çekti Songül, Sadi daha ne olduğunu bile anlayamadan kitabın sayfasını bir çırpıda yırtmıştı Songül.
"Ne yaptın cadı!" diye bağırdı Sadi. Akşam doğum günü olması önemli değildi, o saçlar çekilecekti. Ellerini Songül'ün saçlarına dolayıp hızlıca çekti. Songül acı içinde bağırırken içeriye ellerinde terlikler ile anneleri çoktan girmişti bile.
"Ayye saçımı çekti"
"Kitabımı yırttı Özge teyze!" diye sitem etti Sadi. Günlük dayak dozlarını almışları. Popolarına terlik yiyince susup televizyon izliyor daha sonra tekrar didişiyorlardı.
***
Günümüz / Ankara
Songül masanın başındaki kitaptan gözlerini ayırıp geriye yalanmıştı. Bu kitaptan kafasını kaldırdı. Ruh Adam babasının en sevdiği neredeyse her sayfasını çizdiği kitap. Derin düşüncelerini bölen şey kafasına düşen bez parçası ebedi düşüncelerini böldü ve beyninin arka sekmesinde çalan duygusal fon müziğini susturdu.
"Bu ne lan?" diyerek yüzünden çekti bezi. Bu bir don, babaannesinin mavi paçalı donu.
Kısa bir süre elinde tuttuğu donla bakıştı Songül "Halam oraya mı düştü o?" diye ağzını yaya yaya bağıran üst kat komşuları olan Pınar halası. Sıradan bir aile apartmanı idi burası. Halası ve babaannesi üst katta; onlar ise bir alt katta oturuyorları.
"Hadi yukarı getiriver hem babaannen sızlanıyor sabahtan beri tansiyonunu ölçersin"
"Aynen sizin tansiyonunuzu ölçmek için doktor oldum dimi? işim gücüm var hala Soner getirir" diye söylenerek balkondan kalkıp içeride telefonu ile oynayan kardeşinin yanına gitti ve donu yüzüne fırlattı.
"Bu ne be?" diye dehşet içinde donu Songül'e doğru salladı Soner.
"Al onu halama götür, tansiyon aletini de götür giderken" tekrar dehşetle Songül'e döndü haklıydı bir yerde babaannesinin donunu yüzüne yeyince mal olmuştu çocuk.
Songül kendinden emin adımlarını bozmadan odasına girdi. Her yer darmadağındı, tabii valiz hazırlamak dağınık bir insana göre değildi. Bugün yolculuk vardı aynada kendine bakarken raftan bir toka birde tarak kaptı ve kumral saçlarını toplamaya çalıştı.
Annesi girmişti içeriye. Hiç istemiyordu kızının Bitlis'e gitmesini sürekli TUS'a çalış burada kal deyip Songül'ü fikrinden vaz geçirmeye çalışıyordu ama inat kızı babasına çekmişti asla vaz geçmiyordu.
"Annem gel vaz geç hani Bitlis merkez olsa yine iyi ama Hizan diyorsun" annesi söylenmeye devam ederken Songül umursamıyordu bile. Derin bir of çekip yatağına oturdu.
"Anneciğim, oradaki arkadaşlar ile konuştum. Herkes memnun yerinden, eskisi gibi terör olayları yokmuş zaten, müsait oldukça da arayacağım seni merak etme"
"Öyle deme işte birden bire oluveriyor bilmiyoruz sanki" Haklıydı çok iyi biliyordu bunu herkes, Bilmese bilede öğrenmişti.
"Tamam söz hiç kimseye karışmadan işten eve gidip geleceğim tamam?"
"Hıhım kesin" dedi Özge hanım yalandan bir tavır alarak yataktan kalktı. Sonra aklına gelen şey ile heves içinde kızına döndü.
"Ben geçen gün Ahu teyzen ile konuştum" Songül o sırada donup kalmış misali daldı Ahu tanıdık gelmişti isim. Sonra hatırladı silikti ama vardı.
"Nereden buldun numarasını?" Özge hanım boş ver der gibi bir hareket yapıp konuşmaya devam etti " Hah özür falan diledik birbirimizden neyse işte Sadi'de Bitlis'te askermiş. Senin gideceğinden falan bahsettim Sadi arada uğrar kontrol eder dedi" Songül biraz daha düşündü.
Hem Sadi, hem asker tanıdık gelen tabirler. "Kim dedin anne" dedi bir kez daha " Sadi, hani peşinde Sadiko diye dolanıp çekiştirdiğin çocuk" Evet bütün parçalar oturmuştu şimdi.
"Yani?"
"Seni hava alanından o alacak yani"
Hello, nasıldı bölüm? umarım beğenirsiniz keyifli okumalar *yorum yazmayı unutmayın.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTMA BENİ
Short StoryGeçmişten gelen bir özlem vardı isimlerinde, Ölüm ya da hasret belki de. Babaları yakın arkadaş ve aynı zamanda asker olduğu için bir birleri ile güzel bir çocukluk geçiren Sadi ve Songül korkunç bir olay yüzünden yollarını ayırır. Halbuki onların d...