14. BÖLÜM

250 22 15
                                    

*******

Ben kendimi durduramıyorum ve her gün bölüm atmak istiyorum!!Selam, Şöbiyetlerim. Güzel ve minnoş bir bölüm ile geldim, hepinize keyifli okumalar diliyorum  ve bu bölümde Songül'ün gelme haberini alan Sadi'den kısacık bir kesitimiz olacak.

Arkadaşlar, Özel bölüm ister misiniz. Metin ve Eren ile alakalı yada hala hayatta oldukları filan? Eğer isterseniz yorumlarda belirtin! 

 Metin ve Eren ile alakalı yada hala hayatta oldukları filan? Eğer isterseniz yorumlarda belirtin! 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yuvamıza Hoş geldiniz

....

Ahu kulağına tuttuğu telefondan bir ses gelmesini heyecanla beklerken "Anne sakin ol" diyen kızına hiç aldırmıyordu. Bugün can yoldaşı Özge ile yirmi sene sonra ilk defa konuşmuş ve Songül'ün Bitlis'e gideceği haberini almıştı.

Şuan Bitlis'te görev yapan oğluna bunu haber vermek için sabırsızca telefondan bir ses yükselmesini bekliyordu.

"Efendim anne?" diyen neşeli bir ses yükseldi Sadi'den. Annesi oğlunun sesini duyunca içi ferahladı ve artık daha rahat nefes almaya başladı "Oğlum nasılsın?" 

"İyiyim anne, Adem abi ile çay içiyoruz çok selamları var" Ahu gülümsedi. Askeriyede olmaması iyi bir şeydi "Aleykümselam ama benim sana başka bir diyeceğim var" annesinin sesi neşeli çıkıyordu. Kaşlarını çattı Sadi umarım kısmet bulmamıştır diye dua ederek "Ne oldu?" diye sordu.

"Ben bugün Özge teyzen ile konuştum. Özür falan diledik bir birimizden tekrar arkadaş olmaya karar verdik falan ama boş ver sen şimdi orasını Songül oraya geliyormuş" dedi Ahu içinde tutamadığı müthiş mutluluğu ile. 

Fakat Sadi algılayamadı "Songül kim?" dedi çayından bir yudum alırken. Ahu'nun gülüşü soldu ama bozuntuya vermek gibi  bir niyeti yoktu. Yılmadan tekrar konuşmaya başladı "Ne demek Songül kim. Metin amcanın kızı vardı ya nasıl unuttun?" 

Aklında anılar parça parça canlandı. Metin amcasının kızı..." Yosun mu?" diye sordu. Ahu hatırlamasına sevinirken "Hah, sen Yosun derdin o işte"

Sadi annesini üzmemek için biraz daha konuştu fakat şuan Songül'ü görmeye kendisini hazır hissetmiyordu. Ya geçmişi hatırlatsa o zaman ne yapacaktı? geçmişten zar zor kaçarken Songül neden önüne çıkıyordu ki şimdi?

*******

Songül Nazlıya pijamalarını giydirip kendisi de rahat bir şeyler giydikten sonra odadan çıkıp mutfağa doğru yürürdü. Sadi'yi en son orada bırakmıştı ve açık konuşmak gerekirse kalbindeki bir dürtü onu yalnız bırakmaması gerektiğini söylemişti.

Mutfağın kapısına gelince adımlarını yavaşlattı ve sandviç hazırlayan Sadi'ye baktı.

"Kendi evin gibi hisset lafını fazla benimsemişsin" dedi içeriye girerken. Sadi buna gülmüştü, elindeki sandviçleri tepsiye bıraktıktan sonra sırtını tezgaha yaslayıp Songül'e baktı.

"Sana yemek hazırladım. Mutlu olmadın mı?" Songül güldü bu defa, gülümsediğinde ortaya çıkan gamzeleri ne de tatlı yapıyordu onu. Keşke kendini görebilse diye geçirdi Sadi içinden. "İyi ki hazırladın kurtlardan daha açım" diyerek tezgahta duran tepsiye uzandı. Tepsiyi eline alıp mutfaktan çıktı ve oturma odasında ki minik sehpaya bıraktı. Sadi'de elindeki iki çay bardağı ile onu takip etmişti.

"Buyurun" dedi eliyle kanepeyi gösteren Sadi.

"Mersi " Songül gri minik kanepeye oturup dizlerini kendisine çekti ve sandviçlerden birisini eline aldı. Sadi'de kendi yemeğini alınca birlikte yemeye başladılar.

Songül  son lokmasını bitirdiğinde eline bir peçete alıp dudağının kenarını sildi "Ellerine sağlık" dedi gülüşünü esirgemeden. Sadi rica ederim dediğini belli etmek için başını salladı. Birlikte etrafı toparladılar, garipti ama Songül Sadi'nin evde olan varlığından asla rahatsız olmuyor hatta içine gizliden gizliye bir mutluluk bile doğuyordu.

Biraz zaman geçtikten sonra kahve içtiler. İkisi de gri koltukta oturmaya devam ederken bir birlerini seyrediyor, yüz hatlarını ezberlemek için çaba gösteriyordu.

"Sadi...." dedi Songül. Fakat demek istediği şeyden vazgeçti "Efendim?" Sadi'nin cevap beklemesine karşın ayağa kalktı ve çoktan biten kahve fincanları ile mutfağa doğru koşar adım ilerledi. Sadi'nin arkasından geldiğini biliyor ve aynı zamanda hissediyordu.

"Songül" dedi mutfak kapısından içeriye girerken. Songül fincanları sert şekilde tezgaha koyduktan sonra yorgun gözler ile Sadi'ye bakmaya başladı.

"Neden tekrar aynısını yapıyorsun?"

"Ne yapıyorum?"

Duraksadı Sadi. Songül ile arasında çok az bir mesafe vardı "Kaçma!" dedi uyaran sesi ile. Gözleri bir birine değdiğinde ikisinin de içindeki ateş harlandı. Sadi uzun süre yeşil gözlere baktıktan sonra bir elini yavaşça Songül'ün beline getirdi, anlamıştı artık. Songül ondan rahatsız olmuyor aksine büyük bir huzur ile gözlerine bakıyordu.

"Yapma şunu" dedi Sadi . Songül anlayamamıştı neyi yapmamalıydı? "Ne,?" dedi anlamayan ifadesi ile. Sadi elini tam Songül'ün bel oyuğuna getirdiğinde durdu ve konuşmaya başladı.

"Neden böyle yapıyorsun? ben seni kovalıyorum, sen yorulmadan kaçıyorsun. Anla artık, biz ayrı duramayız. Ben artık her anımı seninle yaşamak istiyorum" Songül sanki o anı durdurmak ister gibi gevşemişti. Sadi'nin dokunuşu hoşuna gidiyordu ve içeride uyuyan bir çocuk varken bu iltifatları almak ona tuhaf gelmişti.

"Bende..." diyebildi yaklaşık iki santim uzağındaki adama, aralarından ancak hava yada minik bir esinti geçebilirdi. Songül konuşmak için hazırlanırken dudaklarına kapanan diğer dudaklar sayesinde sustu. Sadi onu ikinci kez öpüyordu ve bu çok hoşuna gitmişti. Şaşkınlığını atınca karşılık vermeye başladı. 

Songül dudağında hissettiği acı his ile geri çekildiğinde Sadi'nin dudağını ısırdığını anlamıştı.

"Nazlı daha ne kadar seninle?" dedi nefes nefese Sadi. Songül düşündü "Yarın akşam annesine götüreceğim ne oldu ki?" Sadi gülümsemesini genişletti ve omuz silkti "Sürpriz söylenmez" Songül'ün sorgulamasına kalmadan Sadi mutfağın en köşesinde duran damacanaya doğru yürüdü ve bir bardak su doldurdu kendisine. Suyun yarısını içtikten sonra diğer yarısını Songül'e uzattı.

"Ferahlatır " Songül suyu aldıktan sonra Sadi odaya doğru ilerledi. Bugün gerçekten Songül ile kalmak istiyordu. Yatakta duvar tarafına kıvrılan minik kıza bakıp gülüşünü genişletti. Songül'ün dudaklarının yan etkisi buydu sanırım, insan öpünce durmadan gülümsemek istiyordu.

Sadi Songül'ün makyaj masasından bir toka kapıp minik kızın yanına oturdu. Nazlının sarı ve kıvırcık saçlarını zor olsa bile kısa sürede çok güzel şekilde örmüştü. Songül onu kovmasın diye hemen Nazlının yanına kıvrılıp kendisini uykuya bırakmıştı.

Songül dişlerini fırçalayıp tekrar odasına döndüğünde gülmesine sebep olan şeyler gördü. Sadi uyuya kalmış Nazlı ise ona sarılmıştı ayrıca Nazlının saçları örülüydü. Bu kısa bir an Songül'ü düşündürdü acaba çocukları olsa nasıl olursu, bir anda yatakta bir Songül belirdi oturuyordu fakat kucağında iki tane erkek çocuğu vardı. Sadi ise hemen yan tarafında oturuyor ve kucağındaki kızın saçlarını örüyordu. Nede güzel bir hayal...

Nedenini bilmediği bir şekilde son zamanlarda her evlilik lafında Songül'ün aklında Sadi beliriyordu. İlerleyip ayağındaki pandufları çıkardı ve Sadi'nin yanına uzandı. Seni seviyorum demeden kırk kere seni seviyorum demişlerdi bir birlerine ve bu dünyalara bedeldi.

Sadi Songül'ü nereye götürecek tahminleri alalım :)


UNUTMA BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin