Keyifli Okumalar.
Sadi elindeki ekmek sepetini masaya bıraktı. Bugün Yosun ve ailesi onlara yemeğe geliyordu. Çok uzak bir mesafe değildi, Karşı daireden geleceklerdi ama Sadi heyecanlıydı. Metin amcasını çok seviyordu ve anlattığı hikayeler oldukça ilginçti.
Çalan zil ile Sadi hemen hole fırladı. Kapı tam karşıda duruyordu. Hızlıca kapıya ilerledi ve açtı. Özge hanım hala kapıyı kitlerken, Metin bey uzun boyu ve geniş cüssesi ile kucağında minik Songül ile karşısında dikiliyordu.
"Nasılsın gök gözlü oğlan" dedi Metin bey içeriye girerken. Sadi gülümsedi "İyiyim Metin amca sen nasılsın?"
"Bende iyi işte. Al bakalım bizim huysuzu" dedi kucağından Songül'ü indirirken. Songül nihayet iki koca elin esaretinden kurtulduğu için sevinirken Sadi'ye sarıldı.
"Seni çok özledim" diye daha sıkı sarılırken Sadi onu itekledi " Kızım daha sabah bizdeydin ne çabuk özledin" dedi. Songül onu dinlemeden burnuna bir öpücük bıraktı ve balkona gitti. Masa balkona kurulmuştu, hava oldukça sıcaktı.
"Ne yemek yaptın Ahu teyze?" Ahu küçük kızı kucakladı ve gülümseyerek " Pırasa" dedi. Songül ise hiç mutlu değildi. Pırasadan ve et yemeklerinden nefret ederdi.
"Ben onu sevmem ki" diye süzüldü Songül ama annesinin sesi onu durdurdu " Ayıp kızım özür dile Ahu teyzenden" diye bir tehdit savurdu Özge. Songül ise dönüp Ahu teyzesinin yanağına bir öpücük kondurdu " Özür diyelim Ahu teyze" diyerek balkondan uzaklaştı. Sadi ortalarda yoktu ama Güldeste Feride'ye şarkı söylüyordu.
"Sadi nerede Güldeste?" dedi kızın yanına yaklaşırken " Senin için bir şey getirecekmiş odasına gitti dedi, Songül ise bunu duyar duymaz koşarak Sadi'nin odasına gitti. Fakat odaya girmeden elinde bir tane sarı lale ile ilerleyen Sadi'yi görmek onu mutlu etti.
"Ne bu?"
"Sarı lale okulun bahçesinden buldum sana getirdim" Songül hemen Sadi'nin elindeki çiçeği kapıp koklamaya başladı.
"Teşekkür ederim Gök gözlü çocuk" dedi ve Sadi'nin yanağına bir öpücük kondurdu. Sadi utanmıştı genelde ona sadece Songül iltifat eder aynı zamanda da sadece o hakaret ederdi.
**
Sadi Songül'ü Ceylin'in evine bırakalı iki gün olmuştu. Ceylin öğretmen olduğu için gündüz evde olmuyordu. Genelde Songül'de geceleri geliyordu, hastanede en çok nöbet yazılan neredeyse oydu. Ama bugün şansa izinliydi.
Saat 11.30'a kadar uyuduktan sonra uyandı ve kendine bir kahvaltı hazırladı. Annesi ile konuşup tekrar odasına döndü. Bugün biraz dolaşmak istemişti. Üzerine siyah bir tişört altına ise mavi bir kot pantolon giydi. Çantasını ıvır zıvır ile doldurduktan sonra güneş gözlüğü ve spor ayakkabıları ile dışarı çıktı.
Çarşıya gitmek istemişti. Malum Bitlis'te sınırları ancak bu kadar zorlaya bilirdi. Çarşıya giden bir dolmuş buldu ve onunla çarşının girişine kadar gitti. Sonra ise uzun uzun yürüdü. Ne yapılır bilmiyordu ama birkaç dükkan gezdi, iki tane daha tişört almıştı kendisine. Saat 15.00'a yaklaşırken acıktığını fark edip bir restorant bulmaya çalıştı.
Neredeyse çarşının sonuna gelecekken bir köfteci bulmuştu. Önündeki küçük masalarda birkaç insanın köfte yemesi onu mutlu etti.
Tam sandalye çekip oturacakken birisi ile göz göze gelmişti... Okyanus
Onun ne işi vardı. Askeriyededir diye düşünürken köftecide görmek Songül'ü şaşırtmıştı. Ayrıca yalnız değildi arkasında bir yığın daha insan vardı. Peki kimdi onlar?
" Sadi?" dedi Songül sanki kırk yıllık arkadaşıyla karşılaşmış gibi.
"Songül?" dedi Sadi Songül'ün tam aksine. İkisi de birbirine öldürücü bakışlar atarken arkadaki insanlar olayı anlamaya çalışıyorlardı.
"Komutanım biz şuradayız" dedi uzun boylu bir adam. Oda askerdi. Sadi tamam anlamında başını sallarken hala Songül'e bakıyordu. Yavaşça yanına yaklaştı.
" Ne yapıyorsun sen burada?" dedi Sadi Songül'e manasız bir bakış atarken. Songül gülümsedi keyifle, sonra büyük bir hevesle cevap verdi " neden? gezmek yasak mı?" dedi Songül.
Sadi keyifsiz ifadesini bozmazken Songül halinden gayet memnun şekilde bakıyordu. Sadi daha fazla muhattap olmanın saçma olacağını düşünüp son sözünü söyledi " Bak! sadece dikkatli ol. Seninle Özge teyze için konuşuyorum, sende dikkat et ki aklım sende kalmasın"
"Senin aklın var mı ki bende kalsın Okyanus?" şak diye cevabını yapıştırmıştı Songül. Sadi ise dertli bir nefes verip ayrıldı Songül'ün yanından. Songül ise aynı büyük keyifle minik tabureye oturdu ve sipariş verdi.
Sadi masaya oturur oturmaz soru yağmuruna tutulmuştu " Komutanım" diye imalı bir bakış attı Gökalp ama Sadi ona baktığında bu söylediği için fazlasıyla pişman olmuş gibiydi.
"Harbiden komutanım, tanıdık falan mı?" diye sordu bu defa Alper.
"Aynen, eski çok eski bir tanıdık" diye yanıtladı Sadi. Alper hepsinden büyüktü bu nedenle sorduğu sorular cevapsız kalmazdı.
" Keşke benimde böyle eski arkadaşım olsa " bir anda bütün bakışlar bunu söyleyen Önder'e dönmüştü.
" Boş yapmayın lan" diye azarladı Sadi " Köftenizi yiyin kırk yılın başı bir çarşı iznine çıkmışız sizi mi dinleyelim?" Sadi'nin söylenmesi üzerine herkes önlerindeki sıcak köfteleri yediler. Sadi'nin ise gözleri sadece telefon ile uğraşan Songül'de idi.
***
Songül eve döndüğü gibi uyudu. Saat geç olmuştu, Ceylin bugün gece nöbetindeymiş. Yine yalnızlık aman ne hoş.
Sabah Songül erken uyandı. Çünkü bugün mükemmel olduğunu düşündüğü bir köye yaşlıları tedavi edip ilaç yazmaya gidecekti. Hızlıca giyindi. Kırmızı bir kazak ve siyah bir pantolon giymişti. Önce Ceylin'i kontrol etti. Uyuyordu tatlı muallim.
Sonra ayakkabılarını giyip çıktı. Dışardaki manzara şaşırtıcıydı çünkü, hastanedeki asistanı Bade ona bakıyordu üstelik yanında Atakan vardı.
***
"Ne zaman dalıyoruz" dedi Önder silahını daha çok kavrarken.
"Az sonra sakin olun biraz Gamze içerde zaten" dedi Sadi içeride adamla tavla oynayan Gamzeye bakıp. Daha sonra yeniden time döndü.
"Komutanım. Songül hanım nasıllar konuştunuz mu?" diye bir soru yöneltti Gökalp. Sadi ise Songül hakkında konuşmaktan neredeyse deli gibi kaçarken Timin ona sürekli Songül'ü sormasından şikayetçiydi.
"Sana ne oğlum? size ne iki gündür Songül hanım diye başının etini yediniz adamın" Ademin gerekli söylenmesi ile herkes sustu ve mağarayı gözetlemeye başladı. En sonunda adamlardan birisi Gamze'nin omzuna elini koyup okşamaya başladı.
Kafasını mağaraya çeviren Önder donakaldı " Komutanım" dedi. Daha sonra yutkunup devam etti " Gamze'nin omzuna elini koydu" dedi.
"Evet Önder farkındayız kardeşim" dedi Alper. Önder nereden baksan iki senedir Gamze'ye aşıktı. İkisi hatta bütün tim bunu farkındaydı ama çok güzel kaçıyorlardı.
"Hilal harekete geç" diye şiddetle bağırdı Sadi. Timlerinin ismi Hilal'di.
***
"Oy yosun gözlü kızım Allah senden razı olsun geldin annemi iyi ettin" Songül bozuk türkçesi ile konuşan kadına gülümsedi " Ne demek görevim" diye cevap verdi ve evden çıktı.
Köyün yarısı kürt olduğu için Songül yanında çevirmen olan bir Kadınla dolaşıyordu.
"Şimdi neresi Bade?" dedi elinde defterle bekleyen gözlüklü kıza, Bade ise cevap için gecikmedi " Köyün sonunda kalabalık bir ev var kızları hastaymış oraya gideceğiz" dedi Bade ve Songül'e çantasını uzattı. Atakan ortalarda yoktu.
"Kimmiş bu hasta" diye sordu Songül muhabbet açmak için Bade ise hemen yanıtladı " Zehra Alkan" dedi bu isim ise Songül'e tanıdık gelmişti.
Umarım beğenirsiniz, Yorum yazın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTMA BENİ
Short StoryGeçmişten gelen bir özlem vardı isimlerinde, Ölüm ya da hasret belki de. Babaları yakın arkadaş ve aynı zamanda asker olduğu için bir birleri ile güzel bir çocukluk geçiren Sadi ve Songül korkunç bir olay yüzünden yollarını ayırır. Halbuki onların d...