10. BÖLÜM

246 20 35
                                    


Songül masada oturmuş önündeki kuru fasulyeye bakıyordu. İçinde hem et, hem soğan vardı ve Songül ikisinden de deli gibi nefret ederdi. Yanında oturan Sadi'ye baktı, maşallah kendinden geçmiş gibi çorbasını yiyordu. Anneleri  ve babaları kendi çorbalarını bitirmiş oldukları için balkonda çay içiyorlardı fakat onlar kavga ettikleri için bir tabak fazla çorba içmek zorunda kalmışlardı.

"Sadi...?" diye mırıldandı Songül. Sadi kaşığı tutan elini gevşetip Songül'e baktı "Suvan ve etlerimi sen yer misin?" diye sordu Songül. Sadi ilk başta gözlerini devirmişti fakat eğer almazsa çok büyük bir olay çıkacağının farkındaydı. Songül ağlayıp bütün huzurlarını kaçırabilirdi.

"Tamam koy" diye sert bir ifade ile tabağını Songül'e uzattı. Songül mutlu ve hızlı bir ifade ile kaşığına aldığı et parçalarını Sadi'nin yarısı dolu tabağına koyuyordu. 

"Yeter mi?" dedi Sadi memnuniyetsiz bir ifadeye bürünerek. "Duy! şu suvan'ı koymadım" diyerek soğanı kaşığına aldı.

"Bitti!" diyerek Sadi'nin tabağını yan tarafa itti. Fakat tabak Sadi'nin önüne değil direkt olarak kasıklarına düşmüştü. Sadi'nin ağzından bir korku nidası yükselirken tabak yere düştü ve kırıldı. Özge ve Ahu ne olduğunu fark edip hızlıca çocuklarının yanına koştular. Songül tam arkasında duran babasının kucağına doğru koştu, Metin hemen kızını kucaklamıştı. Sadi acıdan ağlarken annesi üzerindeki tişörtü ve pantolonunu çıkartıp iç çamaşırı ile ortada bıraktılar. Annesi buzluktan buz almaya giderken Sadi "Yandım" diye bağırıp ağlıyordu.

"Özür dileyim Sadi çok acıyor mu öpeyim de geçsin" kısa bir an sessizlik oluştuktan sonra Eren koca bir kahkaha attı Metin ise anında kızının ağzını kapattı "Tövbe de kızım sus, sus!" dedi ters ters.

"Hastaneye gitsek mi?" dedi Özge. Ahu ile dikkatle Sadi'nin kıp kırmızı olan bacaklarına bakarken.

"Gerek yok," dedi Ahu anında "Zaten çorba o kadar sıcak değildi kızarmış sadece şükür bir şey yok" 

"Tamam oğlum abartma sende" dedi Eren hala kıkırdarken. Yavaşça oğlunun yanına geçip göz yaşlarını sildi. Oğlunun başına bir öpücük kondurduktan sonra Songül'e baktı.

Songül'e yaklaşıp yanağından bir makas aldı "Şükret bir şey olmamış Gül kız, yoksa sen almak zorunda kalırdın oğlumu ona göre" diye bir şaka savurdu etrafa. "Bir şey olmadığına göre kimse kimseyi almak zorunda değil" diye homurdandı Metin. Kucağındaki kızı ile balkondaki yerine geri döndü.

"Aman Metin. Bir kız sende mi var" diye söylenmeye başladı Eren "Valla benimki bir tek bana var değil mi Güzelim?" 

Ama onların konuşması pek umurunda değildi Songül'ün. O asıl burnunu çekerek koltukta oturan Sadi'ye bakıyordu. Canı çok mu yanmıştı acaba...O ağlarken ağlamamak için dişlerini dudağına geçirdi Songül ve babasının gövdesine daha çok sokuldu. Babası ve Eren amcası derin bir tartışmanın içindeyken Songül babasının kollarından sıyrılıp oturma odasına yürüdü. Kapıdan gözleriyle süzmüştü, Sadi yeni bir eşofman giymiş kızarık gözleri ile televizyona bakıyordu.

Suçunun fakında olan Songül hemen odasına koştu. Sadi'nin doğum günü için ona yeni bir çizgi roman almıştı fakat doğum gününe daha bir hafta vardı. Bunu özür maliyetinde sayar mıydı ki? Eline özenle paketlenmiş çizgi romanı alıp oturma odasına tekrar koştu. Ortam normaldi, Sadi oturmuş çizgi film izlerken Güldeste pusette yatan kardeşi ile ilgileniyordu.

Songül hızlıca Sadi'nin yanına oturup elindeki paketi Sadi'ye uzattı.

"Al hadiğ bilikte kipat okuyalım noğlurrr" 

UNUTMA BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin