17

789 74 59
                                    

Hello!

Nasılsınız gençler ve hep genç kalanlar? Umarım iyisinizdir.

Yeni bölümle karşınızdayım. Her zamanki gibi bölüm sonu dedikodu kısmımız var. Yorumlarınızı büyük bir keyifle takip ediyorum.

Şimdilik hoşça kalın! Bölüm sonunda görüşürüz.

Yıldıza bastıysak bölüme geçebiliriiz.

19.4.24

17

İREM

Ofisten çıktıktan sonra kendimi sahaflar çarşısına atmıştım. Leyla ile sahaf sahaf dolaşmak favori etkinliklerimizden biriydi. Sonrasında kafeye oturup sohbet eder, sahilde dolaşır eve dönerdik.

Şimdi Leyla yoktu.

Leyla artık evli bir kadındı ve kocasının yanındaydı. Bu yüzden abimden bir ömür nefret edebilirdim. Zaten eniştem abim olmasaydı Leyla'nın evlenmesine asla müsaade etmezdim. Elin oğlu cümleleriyle canından bezdirirdim onu ama evlendiği adam abim olunca elin oğlu diyemiyordum maalesef.

Abimi de Leyla'dan başkasına vermezdim ayrıca. Bir tane abim vardı benim, elin kızı gelip bizden alacaktı öyle mi? Sıkar o biraz canım. Allah'tan çocukluktan beri aşıklardı birbirlerine, bir de aralarını yapmakla uğraşmadım. Şimdi uzakta da olsalar birliktelerdi.

Gözümü dünyaya açtığımdan beridir güzel çiftler arasındaydım. Annem ve babam, Nuri babam ve Nurhayat annem, Kadir abi ve Lale, abim ve Cihangir... Ama erkekler söz konusu olunca hep tetikteydim. Nedenini bilmiyorum. Erkekler benim için güvenilmez varlıklardan ibaretti.

İlişkilerimde de öyle travmatik bir şeyler yaşamamıştım halbuki. Biraz takıldıktan sonra sıkılıp terk eden taraf ben oluyordum. Uzun bir süredir onu da yapmıyordum. Bu yüzden kafama takılmaya başlamıştı herhalde.

Erkek dırdırı denen bir illet var. Biz kadınların adı çıkmış. Tövbe haşa içlerinden bir numaralı koca karı çıkıveriyor aniden. Trip atıyorlar, küsüyorlar, ilk adımı bizden bekliyorlar. Bir de birkaç senedir yeni furya çıkmış. Yürüyorlar yürüyorlar yeni birini görünce 'sen yanlış anlamışsın' diyorlar. Bukalemun sizden daha az renk değiştirir be reziller!

Sahaflardan birine girip kitap kokusu yüzüme çarptığında gözlerimi kapatıp kokuyu içime çektim. Muazzam bir kokuydu. Ey yetkililer, şu konun parfümünü çıkarın artık!

Şükrü Erbaş'ın kitabı geçti elime. İnsanın Acısını İnsan Alır. Leyla okumuştu bunu, ben okumamıştım. Öylesine sayfaları dolaşırken kıvrılan bir sayfaya denk geldim.

Şöyle diyordu: İnsanlık ne kadar büyük bir yalnızlığı, yabancılaşmayı, sevgisizliği ve yıkımı yaşıyor olursa olsun, dünyanın herhangi bir yerinde şiir yazan birisi varsa ve onu okuyan bir başkası varsa, barıştan, aşktan, özgürlükten ve güzellikten umudu kesmeye yer yoktur. (sy:35)

Dudaklarımda minik bir tebessüm doğdu. Her şeyden umudumu kesmeye meyilli olduğum şu dönemde bana cevap gibi gelmişti bu kıssa. Gözlerimi kapatıp herhangi bir sayfada daha durdum.

Kimsenin yağmuru seyretmediği bir dünyada, yıldızları sevmenin yalnızlığı ile her gün biraz daha geri çekildim. Üstüme örttüğüm yorgan, yüreğimdeki serçenin küçücük ürkek kanatlarıydı... (sy:80)

Leyla'nın bu kitabı neden sevdiği barizdi. Leyla ile kitaplar arasında ayrıldığımız noktalar vardı. Ben aksiyon severdim, Leyla duyguları. Ben fantastik severdim, Leyla üstüne durup uzun uzun düşüneceği yazıları. İkimiz de birbirimizin kriterlerinden kitaplar okurduk ama daha çok zevk aldığımız şeylere yönelirdik.

KOKUNUN İZİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin