22

292 28 1
                                    


22

Cihangir

Pusu yemişlerdi. Görevlerini hakkıyla yapmanın gururu içinde dönüş yolundayken saldırmışlardı. Çok kalabalıktı. Yağmur gibi kurşun yağıyordu tepelerinden. Üst düzey gizlilikle yürütülen operasyonu nasıl deşifre edilebilmişlerdi hiçbir fikirleri yoktu.

"Cihangir!" Faruk'un sesini duyup rahat bir nefes verdi Cihangir.

"Yaşıyorum!" dedi Cihangir. O yaşıyordu ama diğerleri hakkında hiçbir fikirleri yoktu.

"Tufan!" diye bağırdı bu sefer Faruk. Ses yoktu. İkisinin de yüreğine endişe dağı çöreklenmişti bir anda. "Ses versene puşt!" Yine ses yoktu. Başlarını kaldırıp bakamıyorlardı. Karşılık veremiyorlardı.

"Doğan!" diye bağıran Cihangir oldu bu sefer. Üstlerine yağan kurşun seslerinden başka ses yoktu. "Allah kahretsin!" diye mırıldandı Cihangir. Hemen ardından "Yaşıyorsanız da ses vermiyorsanız ses tellerinizi sikeceğim hepinizin!" diye bağırdı.

Gerçeği biliyordu. Geride kalan iki kişiydiler. Buradan çıkışları yoktu. Yolun sonundaydılar. Kan kokusu bu sefer en sevdiklerinden yükseliyordu. Kardeşim, dostum dediklerinden. Sırtını yasladıkları yoldaşlarından geliyordu alışkın oldukları ölüm kokusu.

Faruk bir gayretle doğruldu. Etrafına baktı. Gelininin kınası kurumamış Fırat'ın cansız bedeni silahına sımsıkı sarılı şekilde yerdeydi.

Telsize ulaşması gerekiyordu. Şehit naaşları itlerin elinde eziyet etmelerine müsaade edemezdi. Yerinden fırlayıp Doğan'ın naaşına doğru koşarken iki bacağı ve sol omzuna kurşun yedi.

"FARUK!"

"Orospu çocukları!"

Cihangir doğrulup Faruk'u savunmaya başladı.

"İndir lan başını benden önce şehit olamazsın!" diye bağırdı Faruk ona.

"Sıçtırtma çarkına!" dedi Cihangir. Sürünerek Faruk'un yanına gitti. Onu kontrol ederken vurulduğunu gördü. "Faruk?"

"Otur ağla istiyorsan!" dedi Faruk. Karargâha ulaşmaya çalıştı, başaramadı. "Jammer var."

Mühimmatını kontrol edip pozisyon aldı. Cihangir'in gözleri yan yana duran Tufan ve Doğan'daydı.

"Tufan sevdiğine kavuştu," dedi Faruk.

"Orada mutlu olsunlar," dedi Cihangir. İkisinin içindeki yaraydı Tufan. Asla tam olarak bağışlanmamışlardı, bağışlanmayı beklemiyorlardı da.

Faruk, Doğan'a baktı. Betül öğretmen çok üzülecekti. Kavuşamadan ayrılacaklardı. Aklına karısı düştü. Güzeller güzeli Verda'sı. Alper'i ve Aykız'ı. Derin bir nefes aldı. Boğazında yaşanmamış geleceğin düğümü vardı. Silahına daha sıkı tutundu. Omzundan oluk oluk kan akarken tek düşündüğü kendiyle birlikte ne kadar it götürebileceğiydi.

Cihangir de onunla aynı düşüncelere sahipti. Leyla vardı gözünün önünde. Kan kokusu bastırılmış onun cennet kokusu gelmişti burnuna. İnsan büyüdükçe bebek kokusu gider derlerdi ama Leyla hâlâ ilk günkü gibi bebek kokuyordu. Kolunu sıyırıp geçen kurşuna karşılık bir terörist alnından vurularak can verdi.

"Gitmen lazım," dedi Faruk. Cihangir ona tüm öfkesiyle baktı. "Ben kıpırdayamam Cihangir. Aklını kullan."

Cihangir başını kaldırdığı anda kulağının kenarından kurşun geçti, başını eğdi. El bombasını çekip yoğun gelen yere fırlattı.

KOKUNUN İZİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin