Bölüm 8: Sis

27 3 0
                                    


Kulübenin kapısını sertçe çarpıp içeri girdiğimde öfkeden her yanım titriyordu.
Hemen ardımdan kapı tekrar sertçe çarpıldı ve peşimden Ateş de aynı öfkeyle bana doğru yürüyordu şimdi. Gözleri ateş saçıyordu.

Pardon da sana ne oluyor Ateş efendi? Küçük görülen bendim, burada hapsolan yine bendim, hiçbirşey bilmeyen ve savunmasız olan da..

Kolumdan sertçe tutup beni kendine çevirdi, "Ne yaptığını sanıyors.. " cümlemi bitiremeden iki eliyle omuzlarımdan tutup beni kendine daha da yaklaştırdı.Kafasını yüzüme doğru eğdi.Ben geri adım attıkça benimle beraber ilerliyordu. Şimdi dudaklarımızın arasında milim mesafe kalmıştı. Sıcak nefesi nefesime karışıyordu. Ateş saçan gözlerinde en ufak bir yumuşama yoktu, fakat bakışları çok yoğundu, oracıkta beni öldürmek mi yoksa öpmek mi istediğine emin olamamıştım.
Gözlerim istemsizce dudaklarına kaydı. Bu, gözlerine bakmaktan daha kolay değildi. Kendimi bir adım geriye çekmeye çalıştıysam da yapamadım çünkü arkamdaki kitaplık ve Ateş'in kollarıyla oluşturduğu kafesin arasında gidecek mesafem kalmamıştı.

Dudaklarını araladı, öfkeden titreyen bedenime şimdi bir de kalp atışlarımın sarsıntısı eklenmişti.

"Başladığın işi bitirmeyi de bil!"diye fısıldadı. Bu yaptığının dışarıda verdiğim ayarın rövanşı olduğuna eminim.

Cevap vermek için dudaklarımı araladığım sırada kapı tekrar sert bir şekilde çarpınca ikimiz de olduğumuz yerde şaşkınca kalakaldık. Hiç hakeret etmeden, durduğumuz şekli değiştirmeden.

"Ooov! Yanlış bir zamanda mı geldim dostum? Kapı açıktı.. " Şaşkınca arkasındaki kapıyı işaret etti, yüzünde şaşkınlığına ek muzur bir gülümseme de vardı. Yeşil gözleri imalı bakışlarla parlıyordu.

İçeriye giren adam tıpkı Ateş gibi giyinmişti, üzerinde çeşitli silahlar, zırhlı kıyafetler, kesici aletler vardı.

En az Ateş kadar iri olan adamın esmer yüzünde,sol kaşının üzerinden elmacık kemiğine kadar inen, derin,eski bir yara izi vardı.
Gülümseyen suratındaki sempatiklikten birşey eksiltmemişti bu iz.

"Çok yanlış zamanda geldin Karin! " azarlar gibi cevapladı Ateş, bana olan öfkesini arkadaşından çıkarmak istermiş gibi.

"Dostum bir sorunumuz var. " Gülümsemesinin silindiği yüzünde ciddiyet hakimdi şimdi.
Bakışlarıyla beni işaret ederek soran gözlerle Ateş'e yöneldi tekrar.

"Burada konuşmayalım. " kafasını yana eğerek dışarıyı işaret etti, birlikte çıktılar.
Hemen peşlerinden dışarıya fırladım, ben de bu evrende sıkışıp kaldığıma göre olan biten her şey beni de ilgilendirirdi artık.
Dışarı çıktığımda soran gözlerle ikisi de bana bakıyordu. Ne? dercesine omuz silktim.
"Söyleyeceklerini benim duymamın kime ne zararı olabilir ki? " dedim, kendimden emin ve ciddi bir ses tonuyla.
"İçeride bekle! " Diye ikaz etti Ateş.
Tabi ki umursamadım, içeri girmeyecektim, "Benim de en az senin kadar duymaya hakkım var! " Duraksadım, Ateş bu adama benimle ilgili ne kadarını anlatacaktı bilmiyordum. Ama şu an içeri girip, bu ciddi sorunun ne olduğunu öğrenmeden duramazdım. "Şeyy..benimle ilgili bir şeyler.. " Ateş sözümü kesti, "Tamam! " Pes edercesine gergin bir nefes verdi.

"Bazı saldırılar olmuş" düşünceli bir halde sakalını ovuşturuyodu, "kurt saldırısına benziyor.. "
Gözlerim dehşetle açıldı, dün gece yaşadığım olay ve şans eseri kurtulduğum düşünülürse bu dehşet verici bir durumdu.

Ateş hiç istifini bozmadan dinliyordu, suratında herhangi bir ifade değişimi olmamıştı, sonrasında bana dönüp korkuyla gözlerimin içine baktığında durumun ciddiyetini anlayıp anlamadığımı sorgular gibiydi.

Karanlık AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin