Bölüm 17: Kara Büyü

17 3 2
                                    

1 Hafta Sonra

Ateş, o sabah kimseye görünmeden erkenden evden çıktı.
Kızıl ormanı aştı, bir hafta önce terk etmek zorunda kaldığı kendi topraklarının bulunduğu karanlık ormana doğru yola koyuldu.
Ormanın derinliklerinde sessiz sessiz iz sürdü.
Kurtları savurduğu geceden sonra hiç bir kurt bu bölgeye ayak basmamıştı.
Yürümeye devam etti, daha uzağa Doğu'ya, Dora ve sürüsünün olduğu bölgeye kadar yürüdü.
O bir avcıydı. Sessizce iz sürmek onun işiydi.
İçindeki öfke ve intikam arzusu,onu adım adım hedefine yaklaştırıyordu.
Ve avını gözüne kestirdi.
Oradaydı, bir kaç metre uzağında, sürüsüyle birlikteydi.
Sabırla bekledi, sürüsünden ayrılıp yalnız kalacağı vakti kolluyordu.
Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovaladı.
Ve beklediği an gece yarısına yakın bir saatte nihayet gelmişti.
Sürü dağıldığında Dora tek başına ormanda avlanmak üzere dolaşırken Ateş sessiz bir ok gibi fırladı.
İstese onu gafil avlayıp sırtından vurabilirdi.
Yapmadı.
Gözlerinin içine bakarak vermek istiyordu cezasını.
Karşı koymasına vakit tanıyacak kadar adildi.

Nihayet onun kokusunu alan kurt adam durdu ve geriye döndü.
Göz göze geldiklerinde Ateş'in içindeki kararlılık daha da güçlendi.

"Sonunda seni buldum, artık kaçışın yok!"
Dora, alaycı bir gülümsemeyle "Beni bulmakla kendine kötülük etmişsin. Ne yapabileceğini sanıyorsun? Üstelik benim topraklarımdasın!"

"Yaptığın her şeyin bedelini bu gece ödeyeceksin. Bunu sana garanti ediyorum." Ateş'in kararlılığında en ufak bir değişim olmamıştı.

"Cesaretin varsa göster kendini!" Bunu söylerken Dora'nın yüzünde anlık bir tedirginlik oluşmuştu.

Ateş'in daha fazla beklemeye tahammülü yoktu. Ellerini kaldırıp büyüyü yapmaya başladı.
"Beni küçümsemenin bedelini ödeyeceksin. Bu gece senin sonun olacak!"
Dora Ateş'in yapmaya çalıştığı şeyi anlamaya başlamış, aniden ciddileşmişti.
"Ne yapıyorsun? Dur! Bunu yapamazsın!"
Ateş, ellerini havaya kaldırarak karanlık sözleri fısıldamaya  başladığında, dolunayın ışığı solgunlaştı, ağaçların dalları sert bir rüzgarla savruldu.
Rüzgar etraflarını soğuk bir nefes gibi sardı. Üzerine bastıkları toprak titredi.
Ateş'in sözleri güçlendikçe ormanın derinliklerinden uğursuz bir uğultu yükseldi.
Ağaçların arasında karanlık figürler belirdi, sanki büyünün gücüne kapılmış ruhlar gibiydi.
Dolunayın ışığı Ateş'in çevresinde dönen karanlık enerjiler tarafından yutuldu.
Ateş, gözlerini kapatarak büyünün son sözlerini fısıldadı.
Bir patlama sesiyle yoğun bir karanlık etrafı kapladı.
Kurt adam acı içinde kıvranırken, ormanın her köşesinden yankılanan bir çığlık yükseldi. Bu çığlık, Ateş'in zaferinin ve kara büyünün gücünün habercisiydi.
Ancak zaferin bedeli ağır olacaktı.
Ateş, büyüyü tamamladığında güçsüzce dizlerinin üstüne çöktü. Vücudu titriyor, başı dönüyordu. Etrafındaki karanlık yavaşça dağıldı, dolunayın ışığı yeniden ortaya çıktı. Ancak bu sefer, Ateş'in bakışları değişmişti. Gözleri, kurt adamın sarı gözlerini almıştı. Yansıtıcı, vahşi bir ışıkla parlıyorlardı.
Vücudu ağırlaşmış, sanki her adımda karanlığın yükünü taşıyormuş gibi hissediyordu. Aynı zamanda, zihninde sürekli bir uğultu vardı. Kurt adamın acı dolu çığlıkları ve uğursuz fısıltılar, Ateş'in ruhunu kemiriyordu.
Artık eski Ateş değildi.
Kara büyü, hem fiziksel hem de ruhsal olarak onu değiştirmişti.
Bu yeni haliyle, her şeyden önce kendi içindeki karanlıkla mücadele etmek zorunda kalacaktı.
Ateş, derin bir nefes aldı ve adımlarını atarken, artık geri dönüşün olmadığını biliyordu.

Karanlık AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin