Alya'nın yanına geldiğimde yalnız olmadığını gördüm, Karin gelmişti.
Alya suç üstü yakalanmış çocuk gibi başı önüne eğik, sessiz sedasız basamaklarda oturuyordu.
Karin keskin bir bıçak gibi bakışlarını Alya'ya doğrultmuştu. İçerideki müziği saymazsak,burada gergin bir sessizlik hakimdi.Birşeyler görebilmek umuduyla Ateş'in olduğu tarafa doğru başımı uzatıp neler olduğunu anlamaya çalıştım. Bakışlarım nihayet Ateş ve Dora'yı bulduğunda-ki bu hiç zor olmamıştı çünkü pistte dans eden hiç kimse kalmamış hepsi halka şeklinde Ateş ve Dora'yı çevrelemiş merakla izliyordu-Ateş'in tehditvari bakışlarını buradan bile görebiliyordum. Elini Dora'nın omzuna sıkıca bastırarak birşeyler söylüyordu. Dora da geri adım atmış gibi durmuyordu, aynı tehditvari bakışlar onun da sarı gözlerinde parlıyordu.
Bir anda Karin kolumdan tutup beni geri çekerek "Çıkıyoruz, burada sizlik birşey kalmadı, hadi!"
İtiraz eden tabii ki Alya oldu, "Ama biz daha yeni gelmişt"
"Şşşşş! Sen orda dur bakalım kaçak! "
Cevap vermesine fırsat vermeden onu da kolundan tutup ikimizi birden merdivenlerden yukarıya çekiştirerek çıkardı.
"Arabada bekleyin!" Sinirli ve emir kipiyle konuşuyordu.Alya'ya bakışlarında öfkenin ötesinde başka duygular da vardı bence ve bunu öfkeyle bastırmaya çalışıyordu.
Arabaya binmek üzereyken bir anda heryer aydınlandı ve biz ne olduğunu anlayamadan iki karanlık silüet adeta fırlatılmışçasına mekanın kapısından dışarıya,önümüze yuvarlandı.
Kapının kapanmasıyla etraf eski karanlığına geri döndü.
Ateş çevik bir hareketle hızla doğrulup ayağa kalktı, karanlıkta kalan diğer bedense yerde yuvarlanıp hızla ayağa kalkarken hırıltılar çıkararak devasa büyüklükte bir kurda dönüştü.Bu Dora'ydı.
Gözlerim kocaman açılmış, olduğum yerde kalakalmıştım. Ateş hızla belindeki hançeri çekip "Arabaya gidin!" diye bağırdı. Yerimden bile kıpırdamadım. Kıpırdayamadım. Öylece izliyordum.
Bu devasa kurdu elindeki o küçük hançerle mi alt etmeyi düşünüyordu gerçekten?
Cebinden, karanlıkta ne olduğunu tam olarak anlayamadığım birşey çıkarıp hızla kafasına dikti. Gözleri.. Gözleri ateş gibiydi, az önce elinde tuttuğu o küçük hançer neredeyse bir metrelik bir kılıca dönüşmüştü. Kurt öne atılıp bir pençe darbesi savurdu, Ateş seri bir refleksle geri atılıp kılıcını kaldırdı. Kılıçtan elektrik dalgası gibi yayılan güçle Dora metrelerce geri savrulup bir ağacın gövdesine çarptı. Yerden kalkması fazla uzun sürmedi ve hızla silkelenip Ateş'in üzerine doğru koşmaya başladı.
Ne? Hayır! Ateş'e değil bana doğru koşuyordu..
O kadar hızlıydı ki idrak edip kaçmaya bile fırsatım olmamıştı. Gözlerim dehşetle açıldığında üzerime atlayıp ön pençeleriyle iki omzuma ağırlığını verip beni yere devirdi. Tam üzerimde duruyordu, keskin dişleri ve.. Sarı gözleriyle... Korkunç hırıltılar çıkararak gözlerimin içine bakıyordu.
Şimdi anlamıştım bu sarı gözlerin neden tanıdık geldiğini. Birkaç gün önce ormanda karşılaştığım kurt Dora'dan başkası değildi.
Karanlıkta sarı gözleri tehlikeli bir ifadeyle parıldadı.
Kafasını yukarı kaldırıp kulak sağır edici bir sesle uludu. Ve keskin dişlerini göstererek ağzını kocaman açıp boynuma doğru eğilmişti ki Ateş'in kükrercesine sesi duyuldu "Hayır! " Aynı anda havaya kaldırdığı yarım ay şeklinde parlayan kılıcını gördüm. Kılıcı kurdun sırtına indirdi. Kurt acı bir inlemeyle geri çekildi,gözleri öfkeyle Ateş'e döndü. Ateş bir adım bile gerilemedi, gözlerindeki alev büyüdü, kılıcını bir kez daha savurup bu kez karnına sapladı. Kurt bu kez daha acı bir çığlıkla yere yığıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Adam
FantastikAilesi kötü ruhlar tarafından katledilen bir adam,intikam ateşiyle avcılığı görev edinmiştir. Güçleri mühürlenmiş olan Alisa rüyaları yoluyla bu evrene düştüğünde geçmişindeki büyük sırdan habersizdir. Bu ikisini bir araya getiren kader mi yoksa tes...