on altı

522 4 8
                                    

Ruhun doyması gereken hisleri hiç yaşayamadan yükselip gitsek, ruh bu eksikliğinin farkında olur muydu? Sonuçta tanrının bilinç bahşettiği vücuttu, ruh bilmez sadece hissederdi. Aklın açıklayamadığını ruh söze dökmeden kemiklerinin altından fısıldardı ve sen dünyada en çok duyduğun sesin -iç sesinin- her bir kelimesine maruz kalırdın. Kimdi içimizdeki konuşan? Tanrı benim adıma konuşabilir miydi, beni ses çıkartmadan konuşturabilir miydi? Vücudun ve ruhun birleşik olduğuna savunanların aksine ben ikisinin oldukça farklı olduğunu, bizi yaratanın dengelemek için iki ayrı dünyadan kişileri birleştirerek bizi 'bir' yaptığına inanırdım.

Şimdiyse vücudum içgüdüleriyle kaçıp gitmemi söyleyerek tenimin her bir yerini uyarı ateşi gibi yakarken, ruhum aç bir kurt gibi bana verilenin daha fazlasını istiyordu. Dudaklarımın üzerindeki sıcak dudakların yumuşaklığı her bir noktamı titretirken karışan nefeslerimizle hayatta kalıyor ve onu daha çok hissetmek istiyordum. Bedenim bir saniyeliğine de olsa iktidarı ele alabildiğinde aklım hiç düşünmeden harekete geçerek ellerime emri göndermiş ve yanan avuç içlerimi Damien'in çıplak göğsüne bastırıp kendimi ittirerek dudaklarımızı ayırmıştım. Boynumdaki eli çözülüp, bakışları nefes nefese kalmış ve aklı oldukça karışmış beni bulduğunda tepki vermedi ve ıslanan dudakları yalayarak derin bir nefes aldı. Bir şeyler demem gerektiğinin farkında olsam da 'Damien, aklını mı kaçırdın?' ya da 'Bana dokunup öpmekten vazgeç, biz düşmanız sevgili değil. Ayrıca aklımı karıştırmaktan başka bir şey yapmıyorsun!' gibi cümleler kurmamış ve kendime gelememiş bir şekilde ona bakmaya devam etmiştim. Ben nefesimi toplarken o yere attığı kamuflajını tek harakette üzerine geçirip herhangi bir duyguya bürünmeden büyük adımlarıyla yanımdan geçmiş ve tek kelime etmeden kiliseyi terk etmişti. Aramızda yaşanan her neyse yaşanmamalıydı, beni öpmemeliydi, heyecanlanmamalıydım.

Kızına, kadınlığa adım atmak üzere olduğu için yumuşak nasihatler veren bir anne gibi yaklaşarak tamam dedim içimden, bu gayet normal. 'Sen ilk defa bir erkeğin dokunuşlarına, sıcaklığına maruz kalıyorsun. Heyecanlanman demek onu seviyorsun demek değil. Sadece bilmediğin bir konu bu, henüz uçurtmasının ipini yeni salmış bir çocuksun.' İçimde korktuğumda, heyecanlandığımda veya konuşacak birine ihtiyaç duyduğumda yardımıma koşan onlarca ses vardı çünkü o seslerin çıkacağı vücutlar yoktu etrafımda. Annem, kız arkadaşım, babam, kardeşim ya da herhangi biri. Bana nasihat verip korkma geçti diyecek biri olmadığında kendi vücudumdan parçalar koparak seslere bürünürdü. Bu yüzden tanrının iç sesimizi -ya da ruh sesimizi- neden koyduğunu çokça düşünürdüm. Sonunda kafamı kaldırıp İsa heykeline baktığımda huzurunda onu sevmeye ve korumaya yemin ettiğim kocamın beni öpmesinin günah olmadığını bile bile yanaklarım kızarmış ve ister istemez içimden ahitten birkaç dua tekrarlayarak Damien'in arkasından kiliseyi terk etmiştim. Kapıda Anais, gergin bir şekilde dudak etlerini ısırarak kendisine hiç de hoş gözlerle bakmayan Lorin'in bakışlarına maruz kalıyor ve büyük ihtimalle içinden bana kızarak bekliyordu. Dışarı adımımı attığım gibi Galya'nın soğuğu vücuduma örtü gibi örtünmüş ve içimi titremişti. Anais tahmin ettiğim gibi Lorin'den birkaç adım uzakta beni beklerken beni görünce derin bir iç çekmiş elinde tuttuğunu daha önceden görmediğim beyaz kürk pelerini üzerime nazikçe geçirmişti. Anais ile yan yana sarayın kapısına doğru adımlarken Lorin ve ordusu peşimizden tetikte ilerliyorlardı. Damien kiliseden çıktığında adamlarını beni korumaları için bırakmış olmalıydı, peki nereye gitmişti? Bir süre onunla yan yana gelmek istemiyordum çünkü her etkileşimimizde anlayamadığım duygulara bürünüyor ve bundan nefret ediyordum. Tecrübesiz olabilirdim fakat bu duyguların hoş şeylerin habercisi olmadığını, yüreğimi Damien'in ellerine bırakırsam büyük elleriyle tek sıkımda kana bulayacağının farkındaydım.

Sonunda sarayın koridorlarından geçip odama ulaştığımızda Lorin ve adamları kapıma kadar gelmiş ve düzenli bir sıra olarak dizilmişlerdi. Anais ile içeri girdiğimizde bana soru sormasına fırsat vermeden başımı olumsuz anlamda salladım ve pelerini çıkarıp hava soğuk olsa da yanan vücudumu derin nefesler alarak serinletmeye çalıştım.

darcyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin